Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yüzyıllık Yanıltma Ustalığı

Meczup Yaratmak

Mustafa Yıldırım

Meczup Yaratmak Sözleri ve Alıntıları

Meczup Yaratmak sözleri ve alıntılarını, Meczup Yaratmak kitap alıntılarını, Meczup Yaratmak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İki düş görerek önemli dinsel görevler üstlendiğini söyleyen Said-i Kürdi, kendi anlatımına göre ilk kerametini de Bitlis yolunda göstermiş: Elleri kelepçelidir. Abdest almak istemiş. Bileklerindeki kelepçe kendiliğinden açılmış. Bunun nasıl olduğunu soranlara "Olsa olsa namazın kerametidir" diye açıklamış. Oysa Said-i Kürdi kendinde keramet görmediğini yıllar sonra yazdırdığı kitaplarında yineleyecektir. Prof. Şerif Mardin de onu, "Said Nursi bu konuda hiç tavizkar değildi: Kendisine keramet sahibi kişi rolü verilmesini reddetti" diyerek destekleyecektir.
Şahiner ve Şerif Mardin’e göre bu eğitim, üç ay sürer ve Said-i Kürdi, “şeyhinden icazet” alarak “mezun” olur. Her iki yazar da, bu mezun olunan okulun niteliğini açıklamıyor. Said-i Kürdi'nin kendi ağzından yazılan öz yaşam öyküsünde, "20 yıllık eğitimi üç ayda tamamladığı" belirtilmektedir.
Reklam
said-i Kürdi’nin 10 ile 15 yaş arasında yaşadıklarına değinmiyorlar.
Sayfa 10 - yazılmayan 5 yıl ve 3 ayda 20 yıllık eğitimKitabı okudu
Nursi' adı nereden geldi?
Said-i Kürdi'nin ardılları “Nursi” adının “Nur” ayetlerinden geldiği izlenimini uydurma çabasındadırlar. Oysa nasıl “Kürdi” onun kökenini belirtiyor ve bir san olarak kullanılıyorsa, “Nursi” de onun “Nurs” köyünden Said olduğunu belirtmektedir. 'Said-i Nursi' Türkçesiyle “Nurslu Said”dir. Onun yazdırdığı kitaplara da, “Nur Risaleleri” yani “Nur kitapları” denmesinden esinlenerek, “Nursi” adı verildiği inancını yaymaktadırlar. Oysa Malmisanij, “Nursi” adının ya da sıfatının, daha “Nur kitapları” yazılmadan, Said-i Kürdi tarafından yazılarının altına imza olarak konulduğunu “Asarı Bediiye, s.397”den aktarıyor. Ardıllarından çoğunun, Kur'an ayetlerine dayanarak işi kutsallığa vardırdıkları görülüyor. Basılı ciddi belgelere göre onun köyü, Bitlis'in Hizan ilçesinin Sağınlı (Uçum) bucağına bağlıdır. Özgün adıysa 'Nors'dur.
Said-i Kürdi'nin hayatını abartarak yazan Prof. Şerif Mardin, Cemal Kutay ve Necmeddin Şahiner, onun Van Valisi İşkodralı Tahir Paşa'nın yanında görev aldığını ve ona danışmanlık yaptığını belirtiyorlar.60 Şahiner danışmanlığa yeni bir biçim ekliyor ve onun 80-90 kitabı üç ayda ezberden anlattığını; Vali Tahir Paşa'nın da onu kapı aralığından dinlemiş oluyor.61 Yazarlara göre, 1894 yılı Said-i Kürdi için renkli bir yıldır. Van'dan ne zaman ve niçin ayrıldığı belirtilmez. Kendisi “Bitlis Valisi Ömer Paşa bana köşkünü, bin altın para ve kızını vermek istedi. Ben yine bu keyfimi (giyimimi) onlara değişmedim” diyerek kendine özgü giyimini öne çıkarır.
Sultan Reşat'ın gezisi üç hafta sürer. 7 / 8 Haziran 1911'de Selanik'te onuruna bir gece eğlencesi düzenlenir. Ömer Naci, Erzurum heyetini içki masasında konuk eder. Ömer Naci'nin arkadaşı Nazım Ören de oradadır. Nazım Ören ilginç giysili Said-i Kürdi'yi o gece tanır ve şunları yazar: “O, Erzurum Heyetine İstanbul'dan katılmıştı. Benden
Reklam
yine cemal kutay…
Türkiye'de tarih üstünkörü bilindiğinden, Cemal Kutay da bundan yararlanır ve gerçekten var olan ya da olmuş olanla düşsel olanı birbirinin içine katar.
Osmanlı Devleti döneminde ne zaman nerede, ne için tevkif edildiği, yargılanıp yargılanmadığı bilgisine yer vermeyenlerin anatomi kitapları ezberlettiği Said-i Kürdi hakkında, dönemin en önemli tanığına başvurmak gerekiyor. Vahdettin'in Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi... Said-i Kürdi'nin yaşamını araştıranlarca ve Nurculuk üstüne ve onun yaşamının derinlikleri üstüne bilimsel kitap yazan ABD'de ünlenmiş Prof. Şerif Mardin'in nedense görmezden geldikleri Mustafa Sabri Efendi, 1950'lerin başlarında kaleme aldığı satırlarda, Said-i Kürdi'yi kıyasıya eleştirir: “Said-i Kürdi meselesini tetkik ederken başlıca iki nokta üzerinde durmak icabeder. Birincisi; müridlerinin Said-i i'zam edeceğiz (ululaştıracağız) diye küfre kadar varan sözleridir. İkincisi ise; Sait'in izharı keramet etmesi ve sureyi Nur'un (Nur Suresinin) asıl muhatabının kendisi olduğu hakkındaki zu'mu batılı (boş inancı).. Belki de bu sözleri iğfalatı şeytaniyyeyi (şeytani iğfali), ilhamatı hakikiye (Allahın ilhamı) zannedecek kadar ihtiyar ve mağşuş (karışık) olmasındandır. (..) Kürt Cemaatinde Şafii mezhepli, nakşi tarikatlı, okur fakat yazmaz, imla bilmez, seksen sene, içinde yaşadığı millet olan Türk'ün lisanına hakkıyla vakıf olamamış, felaketten felâkete sürüklenmiş, bir hapisaneden diğerine sürülmüş ve bugün seksen yaşını geçmiş bir ihtiyar adamdır...”
Unutulmamalıdır ki, dünyayı yeniden işgale soyunanlar öncelikle, bağımsızlığına düşkün toplumları dağıtmak, tarihten silmek için, etnik çatışmayı dinsel çatışmaymış gibi göstermekte ve yurttaşları birbirine düşürerek ezmektedirler.
Sayfa 170Kitabı okudu
Karşılarına ‘din kurtarıcısı’ kimliğiyle çıkanların çoğu, aslında siyaset-ticaret ağında birer aktördür. Bu kişilerin, kendi devletlerini din adına yıkmak isterken, yabancı yayılmacıların birer maşası olduklarını göremeyen gençler, hem öz yurtlarına, hem de dindaşlarına ve insanlığa zarar veren birer aygıta dönüşebilmektedirler.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Her inanç odaklı grup, beş özellik taşır:
(1) Üye kazanmak, fikir aşılamak ve üyelerini bağlı tutmak için ruhsal (psikolojik) baskı uygular; kişilerin var olan yaşam ilkelerini, toplumsal bağlarının dayandığı inançlarını siler ve yerine kendi grup inançlarını yerleştirir. (2) Seçkinci tek boyutlu bir topluluk oluşturur. (3) Kurucu lideri kendi kendini tayin etmiş, dogmatik (düşünce saplantılı), kendini dinsel kurtarıcı sayan (Mesihçi), sorumluluk taşıyan ve etkileyici bir kişidir. (4) Gruba gelir sağlamak için “Amaç uğruna her şey geçerlidir” ilkesiyle yeni üyeler kazanır. (5) Mal varlıklarından ve zenginliklerden grup üyelerinin çoğunluğu ve toplum yararlanamaz.
Uydurmaların temel kaynağını hiçbir irdelemeye, kuşkuya yer vermeksizin yazmalarının bir nedeni de, Said-i Kürdi'yi yücelterek Türkiye Cumhuriyeti'ne örtülü, çekingen muhalefet etmektir. İkinci nedeni ise Said-i Kürdi'nin yazdırdığı her satırı, baştan doğru bilip, bir bakıma kutsallaştırarak dokunulmaz olarak kabullenmektir. Bu iki nedendir ki, tarihsel olaylardan birer parça gerçek alınarak Said-i Kürdi'nin yaşam öyküsüne yerleştirilerek, yarısı doğru, yarısı tutarsız bilgilerle, özellikle gençlerin zihinlerine değişmez yanılgılar yerleştirmek gibi bir amaç güdüldüğü görülüyor.
Bilinmeyen ya da yazılmayan yıllar
1899-1907 arasındaki yaklaşık 8 yılda neler olduğunu ne Said-i Kürdi'nin Tarihçe-i Hayat kitabında, ne de onun hayatını en küçük ayrıntılarına dek yazma iddialarındaki Şahiner'in ve Prof. Şerif Mardin'in kitaplarında buluyoruz. Doğumundan sonraki 15 yılın incelikleri yazılırken, 26-34 yaş arasında geçen 8 yıl için tek satır, tek sözcük bulunmuyor.
Said-i Kürdi her muhalif olayın başlarında görülmekte ve fakat eylemlerde kendisine rastlanmamaktadır. 1908'de birden Selanik'te ortaya çıkar ve Hürriyet taraftarı olur. İttihad Terakki, iktidara ortak olunca İttihad-ı Muhammediye Fırkası'na katılır. Fırkanın gazetesinde yazıları yayınlanır. Ancak kendisi isyan eylemlerinde bulunmaz. 1909-1915 arasında nerede bulunduğu ve ne yaptığıyla ilgili somut bir veri de yoktur. 1918'de İstanbul'dadır, Kürt Teali Cemiyeti kurucusudur, Teali-i İslam kurucusudur ve hatta Yeşilay kuruluş toplantısına katılır ve aynı zamanda ulusal kurtuluş mücadelesini desteklediği iddia edilir. Trablus'a gidenlerle ilgili yayınlarda da Said-i Kürdi' ye rastlanmamaktadır. Müritler, sempatizanlar ve ırkdaşlar da bu konuda somut bir kaynak göstermemektedirler. Yalnızca Cemal Kutay, “Eşref Kuşçubaşı bana dedi ki” gibi kaynaklar göstermektedir... Yazarların buraya dek anlattıklarında bir özet yapmak gerekirse; Said-i Kürdi, her muhalefet olayının içinde görülüyor. Abdülhamit'e karşı Kürdi Azmi Kavi temsilcisi olarak gösteriliyor. Daha sonra İttihat Terakki saflarında, hemen sonra da İttihat Terakki'ye karşı İttihad-ı Muhammediye Fırkası'nda, 31 Martçılarla omuz omuza... Bitlis isyanında Tanrı tanımaz Türk subaylara karşı dolaylı olarak “dindar” ayaklanmacıların yanında yer almaktadır. Birbirine zıt bu oluşumların içinde yer aldığı ileri sürülüyor. Üstelik bu olayların arasında yıllar değil, yalnızca aylar bulunmaktadır.
Bilinmeyen ya da yazılmayan yıllar
1899-1907 arasındaki yaklaşık 8 yılda neler olduğunu ne Said-i Kürdi'nin Tarihçe-i Hayat kitabında, ne de onun hayatını en küçük ayrıntılarına dek yazma iddialarındaki Şahiner'in ve Prof. Şerif Mardin'in kitaplarında buluyoruz. Doğumundan sonraki 15 yılın incelikleri yazılırken, 26-34 yaş arasında geçen 8 yıl için tek satır, tek sözcük
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.