Mehmet Akif'ten Nükteler

A. Vahap Akbaş
Hasan Basri anlatıyor:
Hiç unutmam: Samih Rıfat Bey merhum Üstadın sevmediği bir adamı koluna takarak -güya Akif'le barıştırmak için- onun bulunduğu bir yere getirmişti. Üstad, o zatı görür görmez yayından boşanmış bir ok gibi dışarı fırladı. Bir daha dönmedi. Ben bu yaptığının iyi olmadığını söylediğim zaman şöyle cevap vermişti: “Evet, ayıp ettim. Samih buna meydan vermeyecekti. Benim o adamla zorum yok. Fakat mukaddesatıma sövdü o. Basri, Basri, o, benim evladımı öldürseydi belki affederdim. Hanümanımı söndürseydi yine affedebilirdim. Daha ileri gideyim. Herkesin önünde benim yüzüme tükürseydi yine geçebilirdim. Mademki bana gelmiştir ve onu aziz bir dostum getirmiştir. Fakat o, benim mukaddesatıma sövdü, mukaddesatıma sövdü!”
Sayfa 53-54 – Beyan YayınlarıKitabı okudu
Güzell
Akif, dilin doğru kullanılması konusunda duyarlıdır. Dilin bazı özenmeler sonucu bozulması da onu üzer: Milli Mücadelede mebustur. Ve Büyük Millet Meclisinde bütçe müzakere edildiği gündür. Bir mebus memurin (bütün memurlar) ile memureyn (iki memur) kelimelerini birbirine karıştırarak “memureyni terfih etmek lazımdır” der. Akif oturduğu yerden haykırır: “Memurin, memureyn olsaydı, kuş sütüyle beslerdik.”
Sayfa 36 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Biliyoruz ki İslâm, alay etmeye, aşağılamaya hoş bakmaz. Bu durumda Dindar, mütevazı Akif'in bir çelişki içine girdiği düşünülebilir. Mithat Cemal de bu hususa temas eder ve Akif'in duruşunu çok güzel açıklar. Onda gerçekte böyle bir tezat olmadığını söyler. “Çünkü fertle değil, ferdin cemiyeti sarsan tarafıyla istihza ediyordu. (…) Bu istihzayı da bazen merhametle, bazen infialle güzelleştiriyordu” der.
Sayfa 12 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
Nasıl ki çıktı şu “pardon” eşeklik oldu mubah!
Sayfa 87 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
(…) ne fayda ki yaşını başını alanlar okuyacak halde değil; gençler de okumanın lüzumunu anlamak için galiba ihtiyarlık devrinin gelmesini bekliyorlar.
Sayfa 112 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
Mithat Cemal Kuntay anlatıyor: Balkan harbi başlarken Akif Bey yegane geçim yolu olan resmi memuriyetinden istifa etti. Kirada oturduğu evine bir cuma günü gittim. Beş çocuğundan başka dört çocuğu daha vardı. “Bunlar kim?” dedim. “Çocuklarım” dedi. “Bir hafta içinde fazladan dört çocuk sahibi olmakta tuhaflık var…” dedim. Sonra anlattı: Baytar Mektebindeyken bir arkadaşıyla anlaşmışlar. Kim önce ölürse, ölenin çocuklarına kalan bakacak. Arkadaşı vefat etmiş. Akif Bey de anlaşmalarının gereğini yerine getirmişti.
Sayfa 50 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.