‘Söylemek istediğim şu ki, kardeşlerim, güzel günler gelmekte. Dünyada bütün insanların mutluluk ve bolluk içinde yaşayacağı, sahip diye, köle diye bir ayrımın olmayacağı günler yakın. Ama her şeyden önce okumayı öğrenmekle hazırlanmalısınız güzel günleri karşılamaya. Kağıda dökülen düşüncede güç vardır. İşte, şimdi size okumayı öğreteceğim, başka arkadaşlarım da ben yoluma gittikten sonra sizlere gelecek, kitaplar getirecek sahiplerinizin ne olduğunu öğretecek, onlar kadar güçlü olmayı öğretecek kitaplar.’
.
Bazen güvenli bir limana varmayı özlersiniz, bildiğiniz bir iklime sığınmayı, tanıdık sesler duymayı.. Bazen de sizi yanıltmayan o yazarın eserlerine gider eliniz, anlatacağı şeyleri sevmeye şimdiden hazırsınızdır. Jack London benim güvenli limanlarımdan biri oldu hep. Meksikalı’da yer alan öyküleri okurken hissettiğim sıcaklık da bundan.
Özellikle üç öyküyü kolay kolay unutmayacağım:
*Meksikalı (son ana kadar bir kroşe bekletiyor..)
*Dönek (bir çocuğun omuzlarındaki yük ancak bu kadar sarsıcı anlatılabilir!)
*Tarihten Bir Yaprak (yukarıdaki alıntı bu öyküden, zayıfın güç kazanınca o ezici güce dönüşebilme hızına şaşıyor insan!)
.
Şemsa Yeğin çevirisiyle ~