Ben, öyle çok hayal içinde, öyle az hayatın gerçeğindeyim ki, bazen kendimi üç yaşında gibi hissediyorum. Ama ertesi gün eğer karanlık rüyalarda isem bu kez üçyüz yaşında oluyorum! Siz de böyle misiniz? Zaman zaman yaşamın ne olduğunu anlamadan, sanki ona yeni başlar gibi misiniz? Ya da kimi zaman silik hatıralar ve acı duygularla, binlerce yüzyılın ağırlığını üzerinizde duyar mısınız? Nereden gelip nereye gidiyoruz? Herşeyin meçhul olduğu bir yerde, herşey olasılıklı değil midir?
Siz de böyle misiniz? Zaman zaman yaşamın ne olduğunu anlamadan, sanki ona yeni başlar gibi misiniz? Ya da kimi zaman silik hatıralar ve acı duygularla, binlerce yüzyılın ağırlığını üzerinizde duyar mısınız?
İnsan gülmeli de, ağlamalı da... sevmeli, çalışmalı, zevk almalı ve de ızdırap çekmeli! Kısaca, tüm varlığıyla elden geldiğince çırpınmalı. Sanırım gerçek insan da budur.
İfrata kaçan çalışmalarımız, tıpkı ifrat derecesindeki zevklerimiz gibi bizi öldürür; ne denli büyük yaradılışta olursak o oranda sınırları aşar, gücümüzü zorlar.
Eskimiş sazımı rüzgâr, keyfince çalmakta; tizden, pesden. (...) Kendimde birşey bulamıyorum... Kötü ya da iyi hep öteki şarkı söyler bende... Ben bir hiçim, hiçten başka birşey değilim!