Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı anlamak çok zor.
Bu kısa hikâyeleri yazan kişiyle Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç'ı yazan kişi aynı yazar mı?
Nasıl kadın-erkek ilişkileri üzerine bu kadar farklı bakış açıları içeren yazılar yazabildiğine ben bir okur olarak şaşırıyorum.
Elimdeki kitap 6 küçük hikâyeden oluşuyor.
-Melek Sanmıştım Şeytanı
-Allah Gönlüne Göre Versin
-Misafir
-Dağların Şenliği
-Ahlak Humması
-Asansör
Toplumu, aile yapısını, kadının konumunu, misafirperverliğin aslında ne olmadığını, ilişkilerde kişi nasıl da kendinden bilir işi, yoksulluğu ve zenginliği, açgözlülüğü, durmadan kadına yüklediği bir sıfat olan güzelliği ve daha pek çok meseleyi sorgulamamızı sağlayan bu küçük kitap bize bir ayna tutuyor. İşlenen konuların birçok açıdan hala geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum. Güncel değil belki ama bugün hala gerçekler.
En etkilendiğim hikâye Asansör oldu. Özellikle sonuyla içime dokunan bir kadın öyküsüydü.
Dağların Şenliğini ise hayvanların kitaptaki tabiriyle birer "maskara" olarak kullanılması midemi bulandırdığı için anlatıldığı gibi eğlenceli bulamadım.
Kitaba ismini veren Melek Sanmıştım Şeytanı'ya değinmeden de olmaz. Aslında klasik bir eski Türk filmi senaryosu gibiydi. Ama en tuhaf noktası adamın karısını aldattıktan sonra birlikte olduğu kadın için bu cümleyi kurması. Kadını şeytan olmakla şuçlayan bu adamın kendisini kandırılan taraf olarak göstererek aklanmaya çalışmasını siz okurken ne hissedersiniz bilmem ama ben o sırada şakaklarımı ovuyordum.