Atilla Atalay ve Sıdıka serisi olarak da adlandirilacak kitabın 2/5'i Sıdıka ile dolu kalan bölümleri başka hikayelerden oluşan çokça güldürü az da olsa hüzün barındıran bir bahçe olduğunu söyleyebilirim. Okurken zevk almamak neredeyse imkansız. Hep bir başka bakis acisi ile yaşanılan olaylara can veren bir yazar Atilla Atalay, diğer kitaplarını da listeme almış ve beklemedeyim. Keyifli şeyler okumak isteyenler için biçilmiş kaftan. İyi okumalar.
Bu kitabı okumadım dinledim ve kız Sıdıkaaaa izlemiş eskilerden olduğum için çok eğlendim. Açıkçası sayfa sayfa bu tarz kitapları okumaktansa dinlemek daha zevkli geliyor bana. Diziyi izler gibi dinledim. Kafa dağıtıcı, eğlendirici güzel bir kitaptı.
Ahhh şöyle bunaldıgim bir dönemde ne iyi geldi Sıdıka çok izleyemedim zamanında ama genel hatlarıyla biliyorum. Entelektüel nüktedan ve iğneleyici üslubu ustaca harmanlayan anne-kız diyalogları, 90'larin siyasi ve sosyolojik yapısına ayna tutarken, o zamanlarda yaşayan insanlarin yüzünde bir tebessümden daha fazlasını yaratıyor Diziyi baştan sona izlemek istiyorum şu an.
Sıdıka dışındaki duygusal öyküler de çok iyiydi. Yazarın diğer kitaplarıyla devam edeceğim
Sıdıka'dan sonrasında bir karmaşa, bir telaş. Son derece basit kurgu ve ifadeler var. Sevmedim sanırım.. Ya da ben Atilla Atalay'ı sadece Sıdıka Saka için okuyorum :)
Atilla Atalay'ın kalemini gerçekten çok seviyorum. Sıdıka zaten geçmişim izlemişliğim var. Artı Sıdıka'da geçen zaman diliminde de yaşamışlığım olduğu için hiç yabancılık hissetmedim. Sanki geçmişe dönük bakmak gibiydi. Sonrasındaki duygusal öykülerini de sevdim. Geçişi iyi ayarlayabilmiş. Diğer yazdıklarını da okuyacağım. Kesinlikle tavsiye ederim.
90’lı yılları anlatan renkli bir televizyon Sıdıkalar’ın ailesi.
Geleneksel anlayışla eve hapsedilmiş ama duyuları açık Sıdıka, zekasıyla da sınırlarına sığamayan bir karakter. Gündemi takip ederek o yıllarda ülkemizdeki acılara, kayıplara, bir türlü “yetkili” olamayanlara dikkat çekiyor ve her seferinde annesinin insanlar duyacak korkusuyla fırlattığı terliği yiyor.
Belki de 90’larda yaşayan çoğumuz terliğin bir an bize fırlatılması endişesiyle sessiz kalmışız.
Bir kara mizah olan Menekşe Durağı’nı anlayabilmek, ailenin ve çevrenin birbirleriyle atışmalarını kavrayabilmek için o yıllarda yaşamış olmak çok önemli sanırım.
Sıdıka’dan sonrası öyküler de ayrı güzel.
Acılı yanlarıyla üzüp düşündüren, tuhaf ve trajikomik yanlarıyla güldüren bir kitap.
Başka bir zamanda doğmuş olmak istemezdim. Seksenlerin büyük bir kısmını ve doksanları doya doya yaşadım. Travmatik kişiliğim, anlamsız takıntılarım ve yersiz korkularım bundandır. Ve yaşıtım olanlar beni çok iyi anlayacaktır.
O dönemlerin en güzel yanı şimdi dijital platformlarda pıtrak gibi çoğalan ve kalitesi vasatın altında kalan diziler yerine belli sayıda ama çok kaliteli dizilerin olmasıydı.
Bunlardan bir tanesi de elbette otodidakt entelektüel ev kızı Sıdıka idi.
"Gir içeri, kır dizini, dön önüne kız Sıdıka
Annen görür, baban duyar, dayak yersin kız Sıdıka"
Benim yaşımda olanlar yukarıdaki sözleri melodisi ile birlikte okudu. Buna o kadar eminim ki.
Sıdıka'yı bize armağan eden Atilla Atalay'dan çok eğlenceli Sıdıka öyküleri var bu kitapta. Son öyküler Sıdıka öyküleri değil ama olsun. Onlar da güzel.
O dönemlerde ağlanacak halimize -ki bizim her dönemde halimiz ağlanacak- gülmemizi sağlayan, hem nalına hem mıhına vuran, komik ve cesur öyküler.
Bence mutlaka okuyun.
Çok eğlenceliydi. Yalnız özellikle ilk hikayelerde Sıdıka ile annesinin repliklerini anlamak için doksanlı yılları bilmek gerekiyor. Bilmeyene saçma gelebilir. Bazı hikayeleri dinleyince bazı şeylerin hala değişmemiş olduğunu görüyorum . Dinleyince dedim, çünkü bu dinlediğim kitaplardan.
Sıdıka'yı seyretmiştim. Kitabı dinlerken onların halleri gözümün önüne geldi. Beğenerek izlediğim bir dizinin kitabını dinlemek/okumak çok eğlenceli oluyor.
Hatırladığım kadarı ile Türkçede okuduğum ve içten güldüğüm ilk kitabıdır. Mahalle dillinde yazılmış birkaç bölümlük ve öykülük çağdaş Türk edebiyatının eseridir. Hafiftir, eğlencelidir, sıkmayan.
Menekşe İstasyonu Atilla Atalay'ın 1996 yılında yayımlanmış kitabıdır. Atalay mizah yazarıdır. Pek çok mizah dergisinde yazmıştır. Bunların yanında çok sayıda kitabı da vardır.
Atilla Atalay'ın ismini geç duymama rağmen kendisi ile dolaylı yoldan tanışıklığımız eski zamanlara dayanıyor. Çünkü çocukken hayran olduğum ve severek izlediğim Sıdıka karakterinin yaratıcısı kendisi. Hasibe Eren'in oynadığı Sıdıka aslında Atalay'ın gazete köşesinde yazdığı bir karakterdir. Sonra dizisi çekilir. İyiki de çekilir. Hâlâ açıp açıp izlediğim çok sevdiğim bir dizidir. Menekşe İstasyonu kitabında da 130. sayfaya kadar Sıdıka'nın ve Saka ailesinin maceralarını okuyoruz. Sonrasında da farklı mizah yazıları yer alıyor. Menekşe İstasyonu da bu yazılardan birinin adını oluşturuyor. Kitap adını burdan almış.
Sıdıka/Öpücük Balığı Fabriga kitabını da okumuş ve çok sevmiş olduğum için bunu da zevkle okudum. Yıllar geçmesine rağmen sosyal olarak değişmeyen çoğu şey ile de yüzleşiyor insan. Yazar kahramanlar ağzıyla teknolojik, sosyal ve siyasi olaylara; Sıdıka ve Safiye üzerinden de kadınların yaşamlarına, sorunlarına değiniyor.
Atilla Atalay, (doğum 1963 İstanbul) yazar.
İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği mezunu olan Atilla Atalay, 1979 Yılından başlayarak profesyönel mizah yazarı olarak çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Gırgır, Fırt, Hıbır Mizah dergileriyle birlikte bir süre haftalık olarak yayınlanan Gazete Pazar'da ve Milliyet Gazetesi Kültür Sanat Eki'nde köşe yazıları yazdı. Mizah dergilerindeki köşeleri Eray ve Sıdıka büyük ilgi çekti. Yazıları halen Leman ve Lemanyak Dergileri'nde sürmektedir.
"Sıdıka" adlı tiplemesi Atıf Yılmaz ve Mahinur Ergun'un yönetiminde Show TV için televizyon dizisi olarak çekildi. Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay için yazdığı "Gelecekte İnecek Var" adlı mini TV dizisi ise ATV'de yayınlandı.