Çocukluğumda okuduğum kitaplarla hasret giderme yolculuğuma, İskoç yazar Robert Louis Stevenson’un Define Adası kitabındaki 13 yaşındaki Jim Hawkins karakteri ile başlamıştım.
Sırada, yine bir İskoç yazar, Robert Michael Ballantyne var. Bu sefer 15 yaşındaki Ralph Rover’ın eşliğinde Mercan Adası’na gidiyoruz. Robinson Crusoe’dan ilham alan kitabın kendisi de Sineklerin Tanrısı’na esin kaynağı olmuş.
Kitabın ana karakteri olan Ralph, tam bir deniz aşığı baba ve onu yalnız bırakmayan eşinin deniz yolculukları esnasında karadan çok uzakta, tekneleri okyanustayken dünyaya gelmiş. Diğer bir deyişle göbeği deniz suyu ile kesilmiş bir çocuk. Büyüyünce de doğal olarak deniz onu çağırmış. Kitabın 1857 basımı olduğunu hatırlatırsam eğer bu anne babanın günümüz koşulları için bile epey özgür ruhlar olduğu açık.
Sonuçta Ralph, bir deniz kazası geçirerek iki genç arkadaşı ile birlikte bir mercan adasına ulaşır ve orada hayatta kalmanın yollarını keşfeder. Özellikle arkadaşlarından Jack tam bir Mc Gyver. Gencimiz, adeta bir gün ıssız adaya düşersem diye okuduğu herşeyi özümsemiş; sakla samanı gelir zamanı sözünün kitap okumaya ve bilgiye uyarlanmış somut örneği şeklinde resmedilmiş.
Okurken tüm bu satırların çocukken beni ne kadar etkilediğini ve okuma isteğimi daha da artırdığını dün gibi hatırlıyorum. Çocukluğumun hayal bombardımanı kitaplarından birisiydi.
