Yazar yine bildiğimiz gibi. Kitaplar ise konu olarak değişse de muhteva bakımından aynı. Arkadaşlarımın ikazlarını dinlemeyerek okumaya devam ettiğim ve büyük ihtimalle de okumayı bırakmayacağım bir yazar. Kim ne derse desin, ben okurken keyif aldığım ve beni içine çeken kitaplardan hoşlanıyorum ve Emine Şenlikoğlu da öyle bir yazar. Kitap insan hakkında çok bilgi veriyor. Tabii anlayarak okursak... Çıkardığım birçok ders oldu ama burada iki tanesinden bahsedeyim.
Birincisi: Ne kadar uğraşırsak uğraşalım bazı şeylerde aciz kaldığımızı kabullenmek. Bir insanı, o istemediği müddetçe değiştiremezsiniz. Bir şey olmaz, zamanla anlar hatasını diye bir şey yok. Anlamaz. Kafasına dank etmesi lazım. Kendisinin kafasına dank etmesi lazım. Buna gerçek hayattan bir örnek verecek olursak evlenecek kızlara ya da erkeklere, karşı tarafta beğenmediği bir şey gördüğü zaman: "Bir şey olmaz sen onu düzeltirsin" diyen çevreyi örnek gösterebiliriz.
İkinci olarak ise; hayattan ümit kesmemek. Kitabı yazan kadın, çok ağır şeyler yaşamış ama hiçbir zaman hayattan ümidini kesmemiş. 'Bu da son' dememiş.
Ha bu arada, kitabı Emine Şenlikoğlu yazmamış. Bunu yazan kadın kitabı tamamladığında yetmişli yaşlarındaymış, şu an kaç yaşında bilmiyorum ama zannediyorum ki kendi adını vermek istemediğinden yazarın adı altında yazmış yaşadıklarını.
Velhasıl, sona gelecek olursak yaş aralığına bakmaksızın okuyun derim. Çünkü hayat hikayeleri her yaşta insana bir şeyler katar.
Yani ben öyle düşünüyorum. Sizi bilemem tabii.