Ilahi kaza gelince, basiret bağlanır, sürette kalır da, işin iç yüzünü, hakikatini göremezsin, dostları düşmandan ayırt edemez olursun.
Böyle olunca Allah'a yalvarmaya başla. Ağlayıp inlemeğe, tesbih çekmeğe, oruç tutmaya devam et.
Feryad ederek;
Ey gåibleri bilen Allah'ım! Bizi nefsin hileleri, körü düşünceleri, kayaları altında ezme.
Ey arslanlar yaratan Allah'ım! Eğer, biz bir köpeklik etti isek, nefs-i emmâre arslanını pusudan çıkarıp, üstümüze saldırtma.
Aslında bize mânevî kuvvet veren, hoş, tatlı su gibi olan ibâder lerimizi, iyiliklerimizi, yapılması zor, ateş gibi yakıcı gösterme. Hakikatte ateş olan ve bizi felâkete sürükleyen günahlarımızı, dünya sevgisini de, bize hoş, latîf su gibi sevdirme...
Allah'ım! Sen, bizi, dünya sevgisi ile sarhoş eder de âdeta, kahir şarabından mestlik verirsen, aslında yok olan şeyleri, dünya ziynetlerini varlık süretine büründürür, var gibi gösterirsin.
Allah'ım! İlâhî yardımının, merhametinin sembolü olan "mâ-itahûr"u, o tertemiz suyu serp de şu günahkâr dünyanın gaflet, cehâlet ve sapıklık ateşi tamamiyle nüûr kesilsin ve günahkârlar kurtulsun.
Allah'ım! Bütün denizlerin suyu senin emrindedir. Senin emrine ve fermanına tabîdir. Su da senindir, ateş de senindir.
Sen dilersen, ateş tatlı su olur, dilemezsen, su bile ateş kesilir.
Allah'ım! Bizdeki bu istek de, duâ da, senin îcâdın eseri, zulümden kurtulmamız da senin lûtfun...