Rus işgali yetmezmiş gibi içte huzuru ve kanunu bozmak isteyen gruplara karşı mücadele eden ve kıymeti hâlâ dünya tarafından pek anlaşılmamış bir komutan.
Bazıları ona Afganistanlı Che diyorlar,
Bazıları da Che'ye Arjantinli Mesud...
Lakin ikisi arasında bir mücadele bilincinin ötesinde çok farklılık var.
Mesud'un toplumsal rolünü hariç tutacak olursak; şahsi olarak inanılmaz kültürlü bir adam.
Muhyiddin İbn Arabi'yi ve birçok farklı alanlara hitap eden yazarla haşır neşir olmuş.
Mimarlık okumuş, savaşçı ve gece dörtlere kadar şiir tartışan biri. Şu anki Ortadoğu'ya baktığımızda bize yabancı gelebilir bunlar ama Doğu'nun zenginliği benimseyebilene bir servettir.
11 Eylül saldırısından iki gün önce suikaste uğruyor. Hatta suikastten az bir zaman önce
Coşkun Aral'ı acil bir şekilde yanına çağırıyor fakat bazı sebeplerden ötürü bu görüşme olmuyor. Çok kötü şeyler olacak diyor ve günümüzde hâlâ Doğu'nun nasibini aldığı Amerika'nın içine düşecek kıvılcımı tahmin ediyor.
Kitaba gelecek olursak; Mesud'un yakınlarının anlattıklarını içeren kitapta güzel ve enteresan şeylere değinilmiş lakin haddinden çok tekrara düşülmüş. Bu da okuyucuyu belli bir süre sonra bıktırabilir. Kırdığım iki puan hem bu gereksiz tekrar için hem de değinilmesi gereken birkaç husustan bahsedilmediği için.
MesudMarcela Grad · Matbuat Yayın Grubu · 20159 okunma