Mevlana’dan Önce ve Sonra Mesnevi

Can Ceylan

Quotes

See All
Bir Aktarım Yöntemi Olarak Şerh
.....Tefsir ilminin gelişmesi ve en önemli İslâmî bilim dalı hâline gelmesi, çeviri uygulamalarını da etkilemiştir. Kaynak metin edebî açıdan değil de, eğitim amaçlı ele alınarak çevrilmekteydi. Bu yüzden, metnin gerekli görüldüğü kadar açıklamasının yapıldığı ve bu açıklama yapılırken mümkün olduğu kadar çok kaynağın kullanıldığı bir metot olan şerh metodu tercih edilir olmuştur. Bu dönemde metinlerin çevrilmesinde izlenen metot hakkında Dimitri Gutas şunları söylemektedir: "Bazı metinler bilinçli olarak birebir çevrilmiyordu; çünkü çevrilmelerinin amacı belirli bir görüşün savunulmasında kullanılacak teorik destek arayışıydı. Bu nedenle, tıpkı Yunanca eserler çevrilirken özellikle Abbasi toplumundaki tartışmalara bilgi ve argüman sağlayacak olanların seçilmesi gibi, bu tartışmaların ideolojik ve bilimsel yönelimi de seçilen metinlerin nasıl çevrileceğini belirliyordu".44 Benzer bir şekilde, çalışmamızın çıkış noktasını oluşturan Mesnevî'nin çevrilmesinde amaç, metnin şiir olarak Türkçe'ye kazandırılması değil de, eğitim olduğu için, bire bir (ad verbum) çeviri yapılmamış, fakat (ad sensum) anlamına göre bir çeviri şekli olan şerh metodu uygulanmıştır. --------------------------------------------- 44 Gutas, 2003, s. 143. Yunanca Düşünce Arapça Kültür
Sayfa 33 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Kısaca "Mevlânâ" olarak bilinen Mevlânâ Celâleddin Rûmî, çocuk yaşlarından îtibâren vefat edinceye kadar Konya ve çevresinde yaşamıştır. O zamanlarda Anadolu, Türkler arasında "diyâr-ı rûm" olarak anıldığı için, ismine 'Anadolulu' anlamına gelen "Rûmî" sıfatı eklenmiştir. Celâleddin Rûmî ismine, "Mevlânâ" lâkabının eklenmesi ise, O'nun çok sevilmesinden ve çok saygı görmesinden kaynaklanmaktadır. Bir tasavvuf terimi olan 'Mevlânâ', "efendimiz, büyüğümüz" anlamına gelir. Genel olarak bir tarikatın önde gelenlerine hitap ederken kullanılır. Daha sonraki zamanlarda ise "Mevlânâ" sıfatı, Mevlânâ Celâleddin Rûmî'ye has bir isim olmuştur. Günümüzde "Mevlânâ" denince, akla Mevlânâ Celâleddin Rûmî gelmektedir. Aynı şekilde "mesnevi" bir edebî tür iken, Hz. Mevlânâ'nın Mesnevi adlı eseri de, bir edebî tür olmaktan çok, bir eser ismi olacak kadar tanınmış ve kabûl görmüştür.
Sayfa 23 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Reklam
Bir Aktarım Yöntemi Olarak Şerh
Şerhin bir çeviri şekli olarak kullanılmasının kökleri, târihte bilinen ilk çevirmenlerden olan Cicero'nun çeviri yaklaşımına dayanmaktadır. Cicero'nun kelimesi-kelimesine (ad verbum) ve anlamına göre (ad sensum) çevirilerinden bahsettiğini ve genellikle anlamına göre (ad sensum) çeviriler yaptığı bilinmektedir. Cicero bu çevirileri hakkında, "Ben bu metinleri, bir çevirmen olarak değil, bir hatip olarak tercüme ettim" demektedir. Benzer bir yaklaşımı Mercimek Ahmet'in Kabusnâme çevirisinde görmekteyiz. Mercimek Ahmet, çeviri şeklini anlatırken, hiçbir lafzı atlayıp geçmediğini ama bâzı anlaşılması zor yerlerde kendince açıklamalar yapma ihtiyâcı duyduğunu ve şerh ettiğini söylemektedir. Akşit Göktürk, bu yaklaşımı şöyle özetlemektedir: "Hieronymus (M.S. 348-420), ilkçağın bir başka ünlü çevirmeni olan Cicero'nun (M.Ö. 106-43) izinden giderek temelde iki çeviri tutumundan söz eder: verbum e verbu, sözcüğü sözcüğüne çeviri; sensum exprimere de sensu, anlamın çevirisi. Yalnız, Cicero kendi çevirilerinin hemen hepsinde bu tutumlardan ikincisini, anlamın özgürce aktarımını benimsemiştir".
Sayfa 31 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Hz. Mevlânâ, şimdilerde bile bâzı dinî çevrelerde ters karşılanan bir uygulamayla, günlük tasavvuf hayâtı içine mûsikîyi katmış ve Mevlevi âyinlerinde müziğe büyük önem vermiştir. Bu uygulama, Anadolu'da ve Anadolu etrafındaki coğrafyada var olan müzik geleneklerinin, Türk-İslam kültürüyle kaynaşmasının önemli bir göstergesidir. Hz. Mevlânâ'nın, "kuru ve şekilci ibâdet anlayışına karşı çıkan tavrı"21, O'nun, din anlayışını ve ruhsuz ibâdet anlayışını eleştiren entelektüel bir yönüne işâretlir. Ancak O'nun bu tavrı, halka hitap etmesini ya da halkın çeşitli toplumsal katmanlarıyla olan ilişkisini etkilememiş; bilginler, devlet adamları ve yöneticilerin yanı sıra esnaf, zanaatkâr ve kırsal kesimler de Hz. Mevlânâ'nın muhatap çevresini oluşturmuştur
Sayfa 25 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Hz. Mevlânâ'nın Fikrî ve Bilimsel Altyapısı Hz. Mevlânâ'nın günümüzdeki popülerliği ve bilinirliği herkesin dikkatini çekmektedir. Ancak bu bilinirlik sâdece günümüze has bir özellik değildir. Hz. Mevlânâ, daha hayattayken özellikle tasavvuf! ortamlarda tanınmış ve bu özelliği vefatından sonra da devam etmiştir. Bu özelliğin sebebi olarak, Mevlevîlik tarikatının yaygınlığının yanı sıra, en önemli eseri olan Mesnevî'nin her dönemde okunur ve şerh edilir olmasını gösterebiliriz. Bu çalışmada, Hz. Mevlânâ'nın doğum yeri ve târihi, doğum yeri olan Belh'ten ayrılması ve ayrılışının sebepleri gibi Hz. Mevlânâ ile ilgili kitapların hemen hepsinde yer alan biyografik bilgiler vermek yerine, Hz. Mevlânâ'nın ilmî altyapısından yola çıkarak, fikrî yapısının daha iyi anlaşılmasına imkân tanıyacak bilgileri vermeyi uygun gördük. Bunun sebebi, Hz. Mevlânâ'nın eserlerinin gerektiği gibi anlaşılabilmesinin, bu eserleri verirken kullandığı fikrî altyapının bilinmesiyle mümkün olduğunu düşünmemizdir. Hz. Mevlânâ'ya, kendisiyle ilgili yüzeysel bilgilerinden edinilecek dar bir bakış açısıyla bakılması, O'nun ilmî ve fikrî altyapısını görmezden gelmek olacağı gibi, eserlerindeki derin mânânın da tam olarak anlaşılmasını engellemektedir. Bu engelleme, Hz. Mevlânâ'nın Mesnevisinin şerh edilmesinin sebeplerini anlamamıza da yansımaktadır.
Sayfa 23 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.