Kitap iki ciltten oluştuğu ve çevirisi de baya ağır olduğu için geç bitirdim. Kitapta şatafatlı hayatların gölgesinde kalan yoksulları ve sefaleti tüm çıplaklığıyla anlatan bir dil kullanılmış. Kitabın ana konusu ise küçük dünyasında büyük hayalleri olan, dış etkenlerden dolayı oradan oraya savrulan ve hayatı zikzaklarla geçen bir kadının yaşama karşı verdiği mücadele ve sonrasında kendini tamamen olayların akışına bırakmasıdır. Kitabın büyük çoğunluğunu maalesef çevirisi akıcı olmadığı için sıkılarak okudum. Yazar, kitapta insanların ruh hallerini gayet doğal betimlemişti. Kitabın hikayesi ise yazarın bu kitabı yazmadan önce katılımcı gözlem yoluna başvurmasıdır. Çeviriyi her ne kadar eleştiriyor olsam da yazarın kitapta cürretkar bir dil kullanması kitabı okunaklı hale getiriyor. Hakkını teslim etmek lazım. Meyhane, Emile Zola'nın okuduğum ilk romanı bu arada. Kitap ve yazarla alakalı fikirlerimi söylerken bu kadar eleştirmeye hakkım var mıdır bilemem. Fransızcadan çevrilen bir roman olması ondan uzak kalmayı gerektirmez. İmkanı olan okusun derim