Yaşamın kederli geçen günleri arasına, seyrek de olsa bazen, neşeli günler serpiştirilmiştir. Birbirini sevmeyen, hatta birbirlerinden nefret eden insanlar, böyle günlerde birbirlerine yakın görünürler.
Emile zola en beğenerek okuduğum yazarlardan biridir,meyhane'yi lise yıllarında oıkumuştum,bir kaç sene önce tekrar okudum,zola'nın kitaplarında genellikle fakir,ezilen insanlar,sefalet gibi konular ön plandadır,bu kitapda da zavallı sefil insanların acı dolu hayat hikayesi konu alınmış,
Fransanın toplum yaşamını ahlaki olarak sorgulayan bir kitaptır . Okurken pek çok yer de yok artık bunu da mı yaptı demiştim sık sık . Durumun kültür farkıyla alakası yok tamamen insanlık dışı gördüğüm tavırlar vardı kitapta . Kızına karşı ahlak bekçisi kesilen babanın karısından farklı yollarla da olsa eve para getirmesini istemesi çok iğrenç bir durumdu .
Okunulması özellikle dünya klasiği sevenler için kesinlikle kayıp olmaz .
Insan nasıl bir varlık? Iyi mi kötü mü, çalışkan mı yoksa tembel mi?Rahatına mı düşkün ya da sefil mi.
İnsan işte bütün bunların hepsi ve tüm bunlara zamanla nasıl alıştığımız mevzu yani ilk başta dehşetle, korkuyla karşıladığı durumlara bile alışan tencerede kaynatıldıgını farkedemeden ölen kurbağa misali varlıklar olduğumuzu anlatıyor emile zola...
İşçi, fakir, 3. Sınıf insanlar vs diye farklı kategorilere yerleştirilen insanların günlük hayatı, hayata tutunma çabaları, kavgaları, neşeleri kısacası dışarıya göre rutin ama kendi içinde hareketli yaşamlarının ayrıntılı olarak anlatıldığı güzel bir kitaptı. Uzun zaman önce okumuştum, bende bıraktığı etkiyi hala hissedebiliyorum. Tavsiye ederim.