Arkeolojik kazılarda elde edilen eşsiz eserler,o topraklarda yaşayan insanların el emeği,göz nuru,gönül coşkusudur.Bu yüzden onlar,yaratıldığı ortamdan alınıp binlerce kilometre uzaklarda bulunan müze camekanlarına tutsak edilmemelidir.
Ören yerlerindeki eserleri çekip almanın oraları,iç organları çıkarılmış kadavralar halinde bırakmanın,insanlığın yüz karası bir uygulaması olduğunu düşünüyorum.
Hâlâ çocukluğundan beri yüreğine çöreklenen bir tutkunun tutsağıydı. Her şeyden önce , benliğinin bu tutsaklıktan kurtulup özgürlüğe kavuşması gerekiyordu.
Gerçekten de hemen herkes deftere bu görüşü yazıyordu. Bir süre sonra Sarah, ünlü ünsüz, pekçok gezginin görüşlerine ve imzalarını içeren bu defteri kitap haline getirdi. Bu kitaplar gezginlere armağan ediliyordu. Çok geçmeden bu girişimden beklenen sonuç alındı. Dünya devletleri uluslararası bir toplantı yaparak, müzelerine yabancı eser almama kararına vardılar. Bu kararı imzalayan bazı ülkeler, müzelerinde bulunan yabancı eserleri gerçek sahiplerine armağan etmeye başladılar. Bunu yapan ülkelerin tek koşulları vardı. Geri verilen eserlerin geçmişte bulundukları konumlarda sergilenmesi...