"Ruh ve yürek yüke artık katlanamaz olunca yük hiç olmazsa biraz eşit dağılsın diye yarısını ciğer üstlenir, diye yazmıştı bir keresinde bir mektubunda ve onun hastalığıda böyleydi. Hastalığı ona eşsiz bir incelik ve neredeyse acımasızca uzlaşmaz bir entelektüel duyarlılık katıyordu; fakat bir insan olarak yaşam karşısında duyduğu bütün entellektüel korkuyu hastalığına yüklemişti.. O ürkek, çekingen, nazik ve İyi bir insandı, ne var ki yazdığı kitaplar acımasız ve acıtıcıydı. Dünya onun için, korunmasız insanı parçalayan ve yok eden görünmez iblislerle doluydu. Yaşamayacak kadar kahince bakan ve bilge biriydi, mücadele edemeyecek kadar da güçsüzdü, anlayışsızlık, kötülük ve entelektüel yalanlar karşısında duydukları korkuyla mücadele edemeyen, çaresizliğini peşinen bilen ve kaybedişleri ile kazananı utandıran güzel ve soylu insanların güçsüzlüğüydü onunki. O dünyayı alışılmadık ve derin bir biçimde kavrıyordu, kendisi de alışılmadık ve derin bir dünyaydı."