#Milena’ya Mektuplar, Franz Kafka’nın #Dönüşüm eserinden sonra okuduğum ikinci eseri. Ve tek kelimeyle muhteşemdi diyebilirim. #Kafka’nın Prag’da bir dost meclisinde tanıştığı gazeteci Milena Jesenská’dan öykülerini Çekçe’ye çevirmesini ister. Kafka ile Milena’nın yollarının kesişmesine neden olan bu dilek, Kafka’nın Milena’ya olan duygularının ve bir aşkın başlangıcına vesile olacaktır. Kitabı okumaya başladığım anda #Kafka’nın ilk yazdığı mektubunda bir mektuptan daha çok bir romana başladığını fark ettim ve kısıtlı bir iletişim olsada her gün üşenmeden yazması takdir toplar nitelikte. #Milena’ya Mektuplar adı altında yazılmış ve romana dönüşmüş olan eseri okurken dikkatimi çeken bir şey oldu; #mektupların sadece #Kafka’nın mektuplarından oluşması. Her ne kadar #Milena’dan gelen mektuplara değinilsede, ben Milena’nın yazdıklarınıda merak ettim.
Düşünüyorum da bizler mektup kavramından ne kadar da uzaklaşmış, sevdiklerimize bir satır dahi yazmakta aciz kalmışız. #Kafka’nın, karşılığını almayacağını bile bile yazmasına hayran kalırken, yazmaktan aciz olan bir neslin yetişmesi ziyadesiyle üzücü bir durum. #Milena’ya Mektuplar, okumadıysanız hemen alın ve okumaya başlayın bu güzellikten daha fazla uzak kalmayın.
Not1; Sevdiklerinize mektup yazın,sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyin.
Not2; Bazen olmaz deriz ya hani aslında olmazları biz var ediyoruz istemezsek olmaz ve olmaz dediğimiz ne varsa olur.