Din çatışmaları o kadar yoğundu ki, İtalyan Ana Kraliçe, bunun bir kardeş kavgası olduğunu haykırmak lüzumunu hissetti: ‘Fransızlar, diğer Fransızları Türk yerine koymamalıdır’ (Greenfeld 1992:106). Bu, ulusal birlik adına din farklılıklarının üstüne çıkma erdemini müjdeleyen, erken bir beyandır - ama milliyetçilik, sonraki devrimcilerin kazandırmaya çalıştığı gibi ‘sivil’ değil, hâlâ etno-kültürel bir karakter taşıyordu.