Türkiye’yi bir bina çöplüğü, bir yapı mezbeleliği hâline getirenler kimler? Sağlamlığın, faydanın ve güzelliğin umurlannda bile olmadığı bu paracı zümre kim?
İnşaat sektörünün faaliyetleri Türkiye’de hâlâ İktisadî bir faaliyet olmaktan öteye geçememiştir.
Mabed mimarisi de doğal olarak kendine düşen payı almaktadır.
Restorasyon çalışmalanı belirleyen dürtü, sağlamlığı ve güzelliği aramaktan çok bir kazanç dürtüsüdür. Çünkü bu sahada çok güçlü ve kazançlı bir sektör oluşmuştur. (Restorasyon işlerinin mâli değeriyle işçilik değerini bir zahmet karşılaştırsın ilgililer, bakalım ne sonuç çıkacak?) Ecdad yadigârlana sahip çıkıldığı iddiası bu nedenle kazanç-örtücü bir slogan olarak iş görmektedir.
Sanatçı, farkında olsun ya da olmasın dünyayı bir yerden kavrar, bir biçimde kavrar; daha kesin olarak söyleyecek olursak dünyayı ancak bir dünya- görüşü (Weltanschauung) dolayımında kavrayabilir.
Tasavvuru kadarıyla ancak tasvir eder/edebilir. Dış dünyayı. Eşyayı.
Ressam gördüğünü mü, bildiğini mi resmeder, tartışmalarını hatırlayınız lütfen. Bu çözümlemeye göre, ressam gördüğünü değil, aslında bildiğini resmeder. Bildiği kadarıyla resmeder.
Marsilio Ficino ne diyordu:
Ellerimizle değil, sevgili dostlarım,zihnimizle resmeder ya da biçim veririz.
Sanat eserine sanat niteliğini kazandıran gerçekte eller değil, zihin.
Daha Türkçesi: gönül. Öyleyse, önce tasavvur, sonra tasvir.