"İçimde çok büyük bir ağlamak var. Bir ağacın altında oturarak hem kendime hem bütün insanlara hem börtü böceğe kurda kuşa. Bin yıllık gözyaşıyla ağlamak istiyorum."
"İnsan olarak yaratılmışım.
Taş değilmişim, toprak, su, hava, ateş, değilmişim. Everest'te bir çicek, Ağrı'da bir kaya parçası, bir çalı horozu değilmişim.
Öyleyse seçilmişim..
En önemlisi de ölümlüymüşüm ben. Üstelik ölümlü olduğunu bilen tek canlıymışım..."
💛Her elim Nergis koktuğunda kulağımda tınlayan, gelip giden o dizeler: "Bir demet nergis al kendine. Ne olur böyle yapma. Kendine kıyma. Biliyorum senin için yanıyor. Onlarla aynı dili konuşmadığını zannettiğin bir kalabalığın ortasında, âcizliğinden muztarib, gittikçe içine kapanıyorsun. Her şeyden uzaklaşıyorsun."
"Tamam. Yorgunsun. Allah şahit, bilenler şahit, çok yorgunsun. Yaşanmakta olan bütün acılar gibi yaşanmış ve yaşanacak olan bütün acıların da kalbinin üzerine çöreklendiğini zannetmekten yorgunsun. Böyle bir yükü bu kalp taşımaz, biliyorsun. Ben de biliyorum. Ama, kaldır bu acıları benim kalbimin üzerinden Rabbim, diye bir dua da etmiyorsun.
Şu yeryüzünde uyduğum nadir öğütlerden biridir Nazan Bekiroğlu’nun: Bir demek nergis al kendine. Neler olur böyle yapma. Kendine kıyma. Telef olup gideceksin yoksa.” öğüdü.. Esirgeyip, bağışlıyor muyuz kendimizi o tartışılır ancak yine de senenin ilk nergisi bahçemizde..