Birdenbire yok olmaktan da daha fazlası, hiç doğmamış olmak esas istediği şey. Doğmadan önce neredeyse, orada olmak. Hiç yaşamamış olmak, hatırasız, hiçbir şeysiz. Ne kendi tanıdığı ne onu tanıyan.
Yaşadıkları meşakkatli hayatın izlerini taşıyan, o yıpranmış, zayıf, çelimsiz halleri dahi seyredenleri korkutmaya yetiyordu. Her şeyini kaybetmiş bir insanın ürkütücü gücünü kuşanmış gibiydiler.
"İçinde hâlâ eski zamanların kimi izleri vardı. Kıvrıla kıvrıla inen dar yokuşlar, çıkmazlar, çoğu harab, yanık yıkık ta olsa cumbalı kafesli tahta evler, türbeler, selviler, nakışlı mezar taşlarıyla küçük mezarlıklar, aynalı çeşmeler vardı. "