Minima Moralia

Theodor W. Adorno

En Eski Minima Moralia Sözleri ve Alıntıları

En Eski Minima Moralia sözleri ve alıntılarını, en eski Minima Moralia kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... yönetilenlerin dili sadece tahakkümün izini taşır ve bu yüzden de sakatlanmamış, özerk sözün onu hınç duymadan kullanacak kadar özgür olan herkese vaat ettiği adaletten büsbütün yoksun bırakır onları. Açlık belirlemiştir proleter dilini. Yoksullar karınlanı doldurmak için sözcükleri çiğnerler. Dilin nesnel ruhundan bekliyorlardır toplumun kendilerine vermediği güçlü besini; ağızları sözle dolu olanların dişlerinin arasında başka bir şey yoktur. Böylece dilden öç almaya yönelirler. Onu sevmeleri yasaklanmış olduğu için dilin gövdesini zedelemeye yönelir ve böylece kendi maruz kaldıkları sakatlanmayı iktidarsız bir kuvvetle tekrarlamış olurlar.
Hakikat için geçerli olan mutluluk için de geçerlidir: Kişi ona sahip olmaz, onun içinde olur. Aslında sarmalanmış olma duygusundan başka bir şey değildir mutluluk: Annenin içindeki o ilk sığınağın sonraya kalmış imgesi. Ama işte bu yüzden, mutlu kişi hiçbir zaman mutluluğunun farkında olamaz. Mutluluğu görebilmek için dışına çıkması, demek yeni doğmuş gibi olması gerekir. Mutluyum diyen yalan söylüyor ve mutluluğa başvurmakla ona karşı suç işliyordur. Ancak mutluydum diyen kişi sadıktır mutluluğa. Bilincin mutlulukla tek ilişkisi şükrandır: Hiçbir şeyle kıyaslanamayacak haysiyeti de oradan gelir.
Reklam
Aşk, yaşayan tinin şifresi olarak ruhsuza kaptırır kendini; çünkü yaşayanlar, onun sadece yitip gitmişlere yönelebilen o ne pahasına olursa olsun kurtarma arzusunun sahnesidir: Aşk, ruhu ancak yokluğunda sezmeye başlayabilir. Demek insani denilen ifade tam da hayvanınkine en yakın gözlerden, kendi üzerinde düşünmeyen, benliği yansıtmayan o yaratıksı gözlerden geliyordur bize. Sonunda ruhun kendisi de ruhsuzun kurtulma özlemidir.
 Trakl'ın "Yolda" şiirinde şu dize vardır: "Söyle, nice zamandır ölüyüz biz"; Dâubler'in "Altın Soneler"inde de şu: "Nasıl da doğru hep ölü olduğumuz." Dışavurumculuğun bütünlüğü, birbirine tümüyle yabancılaşmış ve yaşamı sadece kendi iç dünyalarında kabul eden kişilerin tam da bu yüzden ölü olduklarını dışa vurmasından kaynaklanır.
Bilginin iktidarla ilişkisi sadece uşaklıkla değil, hakikatle de ilgilidir. Çoğu bilgi, eğer güçler ilişkisiyle orantılı değilse, biçimsel açıdan ne kadar doğru olursa olsun, geçersizdir. "Hitler benim için patolojik bir vakadır" - bir mülteci doktorun bu sözleri sonuçta klinik bulgularla doğrulanabilir, ama o paranoyak adına dünyanın başına sarılan nesnel belayla orantısızlığı bu tanıyı gülünçleştirmekte, sadece mesleki bir lafazanlığa indirgemektedir. Hitler belki "kendinde" bir patolojik vakadır, ama hiç kuşkusuz "kendi için" değildir. Mültecilerin Faşizme karşı demeçlerinin çoğunda görülen kibirli şişkinlik ve zavallılık da bununla ilgilidir.
Kültürel eleştiri motifleri arasında, en uzun ömürlü ve merkezi olan, yalan üzerine olanıdır: Kültür, insana uygıun bir toplum yanılsaması yaratmaktadır, oysa gerçekte böyle bir toplum yoktur.... Bu, ideoloji olarak kültür nosyonudıur.... Ancak bu nosyona uygun olarak köktenci bir biçimde davranmak, yanlışlarla birlikte hakikatlerin de, güçsüz de olısa evrensel pratiğin kuşatmalarından kaçma uğraşlarının tümünün, daha soylu bir devlete ilişkin tüm hayallerin de kökünü kazımak, kültürün dolaylı olarak yol açtığı barbarlığa dolaysızca neden olmak anlamına gelecektir.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.