Mısır'ın Ölüler Kitabı

Albert Champdor

Mısır'ın Ölüler Kitabı Posts

You can find Mısır'ın Ölüler Kitabı books, Mısır'ın Ölüler Kitabı quotes and quotes, Mısır'ın Ölüler Kitabı authors, Mısır'ın Ölüler Kitabı reviews and reviews on 1000Kitap.
Sihirli gözün sağında ve solunda dört cenaze meleği veya Horus'un dört oğlu vardı. Bunlar, içine Ölünün karaciğeri ve İç organları konmuş dört kabın koruyucuları idiler: Köpek - maymun başlı Hapi, insan başlı Amset, köpek başlı Douamoutef ve atmaca başlı Kebeh- senouf. Yalnız, kalp, yerinde kalıyordu; çünkü ölüler Kitabında şöyle yazılıydı: «Gerçek kalbin seninle birlikte olacak». Bedenin İçi dikkatlice şarap ile yıkanmıştı; atar damarlara kimyasal bir madde şırınga ediliyordu. Yağlar kazınıyor, karnın içi balmumu, siyah frenk üzümü, tarçın, kavrulmuş lotus tohumlan, sedir yağına batırılmış kumaş tamponlar, mür, antiseptik yağlı cisimlerle dolduruluyordu. Gözlerin yerine sırça gözbebekleri yerleştiriliyordu. Ciğerler, karaciğer, bağırsaklar ve mîde Yunanlıların «Canope» dedikleri dört vazoya konulmadan bozulmamaları için ilaçlanıyordu.
Rahipler ölüler Kitabının bazı bölümlerini okurken kadavranın kılları özenle tıraş ediliyor, burun deliklerinden sokulmuş özel demir araçlarla beyin parça parça çıkarılıyordu. Sonra operatör karnı açıyor, iç organları boşaltıyordu. Yan tarafın yarası balmumu veya metal bir plakla örtülüyor, karnı saran kordonlarla yerine tutturuluyordu. Bu levhanın ortasında oujda, Horus’un sihirli gözü, nekropollerde binlercesi bulunan muska görevindeki kutsal simge vardı.
Reklam
İlk insanlara cesedi bozulmaz hale getirmeyi öğreten «cenaze şeritleri tanrısı» Anubis’ti. Bu da, ölüm anında cesedi terk eden ruh - kuşu’nun her an, binlerce yıl sonra, Nil Vâdîsinde yaşadığı sırada canlandırmış olduğu bedenle birleşebilmesi içindi.
Ölülerin çıktığı mahkemede etkili olabilecek «kalp skara- beleri* - bunların üzerine,kopya edenler şu duayı kazımış bulunur: «Ey anamın bana verdiği kalp! Ey bedenimin bir parçası olan kalp! Karanlıklarda tanıklık edeceğin zaman aleyhimde bulunma; Anubis, Thot ve Osiris’in karşısında benim sözümün düşmanı olma... Hâkimlerin terâzisi önünde benim gibi ol ve ismimin kokusunun kokmuş çakal gibi olmasına müsaade etme!»
Kadavra, hazırlayıcıların işi bitince, mumyalama bittikten sonra, ölünün bedeni beyaz keten şeritlerle sarılıyor. Bu şeritler Aranyaka - Upanishad’ın, Orfe ve Pitagorcuların evreni gibi, hayat akımı ağını simgeliyordu. Bu şeritler, bu «ışık giysisi» bir kuluçka ve canlanma dönemi olan ölüm uykusundan sonraki dirilişi de simgeliyordu. Ne mücevherler, ne de muskalar unutuluyordu. Toutankhamon’un boynunda bunlardan üstüste konmuş sekiz kat bulundu. Mumya mezet boyaları, bayram kokusu. safi yağı, alkış kokusu, khnoum yağı, toua yağı, sedir esansı abi- ro pudrası, Libya esansı ve baq yağı ile kokular sürülüp yağlanıyordu. Çenenin altına da Osiris sakalı konulması ihmal edilmiyordu.
Canlıların kentine o kadar yakın olan bu ölülerin Teb Topraklarını bir defa olsun görmüş bulunan hiç kimse artık hiç unutamaz. Parlak sabahların serinliğindeki gökyüzünün şeffaflığını, nehrin tekrar normal akışına kavuşmak için, genç güneşin Libya dağlarını aydınlatmasını, yerin sıcaklığının yenilenmesini, yeni bir gökyüzünün ışıl ışıl kubbesinde bir şarkı gibi hareketsiz görünmesini hatırlayacaklardır...
Reklam
Her şey toprakla örtüldüğü zaman esrarlı bir dünya, yavaş yavaş ölülerin önünde açılıyordu. Vaktiyle, onlar doğmadan çok evvelleri onlar için yaşayan dubleleri aracılığı ile, karnı konstellasyonlarla parıl pani, tanrıça Nout'un kendilerine doğru geldiğini göreceklerdi. Ellerini ona doğru uzatacaklar, uzayın boşluğu kadar tanımlanamaz olan ebedî yaşamın su ve ateşlerini alacaklardı. Böylece ölüler, güneşin çıktığı firavun inciri ağacını gördükten sonra dirilecekler ve bu şekilde yıkım görmez gezegenlere yöneleceklerdi; Ölüler Kitabı'nda, bu böylece yazılıdır.
Ünlü ejiptolog A. Erman şöyle yazar: «insan doğuda doğmuştur, batıya doğru gider. Ölümünden sonra ölü, güneşin gece bölgesindeki ilerleyişini, doğudaki ilk noktasında bulunmak, ulûhiyetle birleşmek ve ebedi ışığa girmek İçin izler»; ölüler batıdan doğuya giderler; metnin esas teması budur. Cenaze mabetleri ve mezarların niçin Nil’in batı kıyısında İnşa edildiğini de böylece anlamış oluyoruz: «ölüler ülkesi batıda bulunur, bunun için güneş de batıdan batar.»
İnisiyeler biliyorlardı ki Râ, ayrıcalıklı ruhları kendine çağırıyor, onları etrafında istiyor, onları kendinde bir tohum gibi arzuluyordu. Çünkü yeryüzünde azıcık bir şey sayılmış olan hayat, mezarın kapıları mühürlenir mühürlenmez, yeniden bir güneş ışığından çıkmış İlkel akım haline geliyordu. Yeni doğan, bedenine güney güneşinin ışığını almıştı. Ölümden sonra bu ışık ebedî tanrısallığa, ışığın kaynağına, alev alev kursu insanların toprağında piramidionları*, mabetlerin büyük kapılarını aydınlatan Ra’ya dönmeliydi. Zaten insan mevcudiyeti hiç Râ'nın mevcudiyeti İle karşılaştırılabilir miydi?
Nihayet, On İkinci son Saatte ölüler, yaşayanların dünyasını ışığa boğmadan, Güneşin bir skarabe olarak doğduğunu göreceklerdir. Noult «bacakları arasından çıkıp havsalasının (Pubis; aşağı karın) dışında gözükecek yeni güneşi doğuracaktır». O zaman ölüler sevinsinler ve canlılar onun ışığını görmek için kalksınlar; çünkü cehennemin bağrındaki ölüler güneşi, yeniden Khepri, Sabah Güneşi tanrısı, insanların gürültüsü dindiği zaman bazen yerden gürültüleri işitilen Aşağı Dünyanın on iki bölgesinde o kadar sıkıntı ve değişimden sonra, kendi kendinden doğan yeni tanrı olmuştur...
198 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.