17. yüzyıla girilirken kimya, genellikle doğa bilimlerinin bir parçası sayılmıyordu. En kötümser tanımıyla doğa dışı bir mistiklik, en iyimseriyleyse tıbbın hizmetinde bir zanaattı. Yüzyılın sonundaysa kimyacılar Avrupa'nın bilim derneklerinde onurlu yerlere sahiptiler.
Francesco Stelluti mikroskobik gözlemlerin ilk basımında "Mikroskobu, arıları ve onların bütün parçalarını incelemekte kullandım." diye ilan ediyordu. "Keşfettiğim bütün organları ayrı ayrı resmettim. Ne Aristoteles'in ne de herhangi bir başka doğa bilimcisinin bildiği şeyleri bulmak bir harikaydı."
Bazı hekimler dışında, önde gelen hiçbir bilim insanı üniversite kürsüsü sahibi değildi ve bilimsel çalışmalar üniversiteler sayesinde değil, üniversitelerin düşmanlığına karşın gerçekleştirildi. (17.yy)
Descartes’ın sonradan konuyu özetlerken söylediği gibi, insanlar hareket hakkında yanlış soruyu sormaktaydılar. Cismi harekette tutan nedenin ne olduğunu soruyorlardı. Doğru soruysa cismi neyin durdurduğu olmalıydı.