En Eski Modern Türkiye'nin Oluşumu kitaplarını, en eski Modern Türkiye'nin Oluşumu sözleri ve alıntılarını, en eski Modern Türkiye'nin Oluşumu yazarlarını, en eski Modern Türkiye'nin Oluşumu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yakın dönem Türkiye tarihi ile ilgili bir okuma listesi yapılsa genel okuyucu için listenin üst sıralarında olacak, kısa ama etkili bir kitap. Kitabı yıllar önce okudum ama Feroz Ahmad'ın bugünlerde Yeditepe Üniversitesi Tarih bölümü başkanlığı yaptığını olduğunu öğrenmek benim için şaşırtıcı oldu. Türk vatandaşlığı da verilmiş kendisine.
Osmanlının son dönemlerinden 1990lı yıllara kadar ülkemizdeki siyasi, ekonomik değişim ve dönüşümleri çok nesnel bir şekilde yabancı birinin gözünden anlatılmış. Kitabı okurken adeta zaman yolculuğuna çıkıyorsunuz. Bu süreçteki kilometre taşları çok iyi anlatılmış. Siyasilerin sıkıştıkları zaman nasıl aynı yollara başvurduğuna, bunu topluma nasıl yedirdiklerine şaşırdım.Yaşanan siyasi olayların ekonomik yapıya etkileri, kurulan hükümetler, koalisyonlar, ordu, dış politika v.b. hepsi var bu kitapta. Tavsiye ediyorum.
Mustafa Kemal Ekim 1927'de verdiği Büyük Nutuk'ta, ulusal bağımsızlığın ve Türk Cumhuriyetini'nin korunması ve savunulması görevini orduya değil, gençliğe emanet etti...
Bu alanda okunacak kült olmuş eserlerden. Ayrıntılı ve derinlemesine incelemelerle Türk Siyasal Hayatınım önemli başlıkları anlatılmıştır. Siyasi tarih olaylarına tarafaız kalarak bakılmak isetense de, konu belli bir noktadan sonra zorlaşmaktadır. Bazen soyut kaldığı düşünülse de, Türk Siyasi tarih ile ilgili olanların oluması gereken önemli bir eserdir.
Türkiye için 20.yüzyıl, 23 Temmuz 1908'de , Sultan Abdülhamit'in otuz yıl önce rafa kaldırdığı 1876 Anayasası'nın yeniden yürürlüğe girmesiyle başladı.
Abdülhamit , 30 yıl süren despotizmine rağmen , şartlar olgunlaştığında kendi halkına bir anayasa bahşeden yardımsever bir hükümdar gibi görünmeyi başarmıştı. Jön Türkler onun iktidarını elinde tutmak için savaşmasını bekliyorlar ve sultan-halife olarak bunu yapacak bir karizmaya sahip olduğunu biliyorlardı.
Tanzimat döneminde (1839-1876) iktidara gelen ve 1908'e kadar sarayın gölgesinde kalan yüksek bürokratlar, Babıâli paşaları, anayasal rejimin işlemesini ancak kendilerinin sağlayabileceğine inanıyor ve anayasanın,Sultan'ın mutlakçılığını azaltırken, içlerinden birinin sadrazam olarak önderlik ettiği kabinenin denetimi sayesinde kendilerine iktidar tekelini verdiğini düşünüyorlardı.Yasama meclisi ve Senato'yu (âyan meclisi) denetleyerek kendi hegemonyalarını sürdürmek niyetindeydiler.