Moğolların Efendisi Cengiz Han

Harold Lamb

En Beğenilen Moğolların Efendisi Cengiz Han Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Moğolların Efendisi Cengiz Han sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Moğolların Efendisi Cengiz Han kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şah’ın büyük oğlu Celaleddin, kısa boylu, zayıf, esmer, halis bir Türk, karşı saldırıya geçerek Moğol sancaklarını gerilemek zorunda bıraktı. Akşama doğru ordular ayrıldılar ve geceleyin Moğollar alıştıkları oyunlardan birini oynadılar: Vadinin otlarını tutuşturdular ve bütün gece ateşleri sürdürdüler. Bu sırada Cüci ve adamları yorulmamış beygirlere binerek, bir gecede iki günlük yol aldılar.
Kataylılar o kış çok ıstırap çektiler. Aralarında hastalıkları iyi etmek için ot bulup hazırlamak sanatında usta adamlar vardı. Bir çadırın önünde ucu yere batırılmış bir kargı, çadır içinde hasta bulunduğuna alametti. O zaman yıldızdan ve ottan anlayan bu adamlar hastaya ilaç vermeye çağırılırdı. Orduya savaşçı olamayan birçokları da eşlik etmekteydi: Tercümanlar, daha sonra casuslukta bulunacak olan tacirler, fethedilecek yerlerin idaresine verilecek mandarinler... Hiçbir şey ihmal edilmemiş, her şey en ince detayına kadar düşünülmüştü. Hatta kaybolan eşyalarla ilgilenmek üzere bir zabit bile tayin etmişlerdi. Silahların ve eyerlerin süslemeleri pırıl pırıl yanıyordu, çantalar tıklım tıklım doluydu. Sabahleyin davul çalınınca yola çıkılıyor, sürüler öne katılıyor, savaşçılar arabalarla arkadan geliyorlardı. Akşamüstü sürülere yetişiyorlar, başkumandanın sancağı dikiliyor ve etrafına ordugah kuruluyordu. Savaşçılar deve sırtında ve arabalarda getirdikleri çadırları indirip kuruyorlardı. Bir nehri geçmek gerekiyorsa, iplerle eyer kayışlarından birbirine bağlanan, bazen yirmi tane at, akan suyla uğraşıyordu. Süvariler de bazen bineklerinin kuyruklarına yapışarak yüzmek sorunda kalıyorlardı. Sonraları nehirleri artık buz üstünde geçmeye başladılar. Kar, her şeyi örtmüştü. Hatta çölün kum yığınlarını bile, kül rengi solmuş demirhindi ağaçları, ihtiyar hayaletleri gibi, fırtına altında sallanıp duruyorlardı. Karlar arasında kendilerine yol bulabilmiş yaban koyunları ile gazallerin izleri vardı.
Reklam
Bu işlerin hallinden sonra, ikinci ve daha önemli bir mesele geride kalıyordu: Baykal gölünden başlayarak merkezi Asya dağ sıralarının ötesindeki İran’a kadar iki yüz elli bin savaşçıdan oluşan bir orduyu nakletmek. Bununla birlikte bu orduyu, bugün, seyyahların bütün mükemmel donatılmış kervanlarla seyahate bile yanaşamadıkları ve bu öneme sahip çağdaş bir ordunun bile geçemeyeceği yerlerden, üç bin kilometrelik mesafeyi kuş uçuşu geçirmek.
İmparatorluğu nehirlerin kenarına sıralanmış büyük bir kasabalar zinciri tarafından koruma altındaydı: İslam akademilerinin ve camilerinin merkezi olan Buhara, yüksek duvarlı ve eğlence bahçeleriyle dolu Semerkant, Horasan’ın kalbi olan Herat ve Belh... Bu İslam alemi, zalim Şah’ı, sayısız savaşçıları ve kuwetli şehirleriyle Cengiz Han için, hemen hemen meçhul bir alemdi.
Yen-King hücumunu Liyao-Tunglu bir prens olan Min-gan’ın da yardımıyla Mukuli idare etmişti. Arkasında yalnız beş bin Moğol olduğu halde doğu yönünde geldiği yere gitti. Yolda Katay ordusundan kaçan birçok firarileri ve başıboş dolaşan savaşçı çetelerini topladı. Subotay, Mukuli ordusunun kanatlarını koruyordu. Mukuli de Yen-King'in dış surları önündeki çadırlarını topladı. Şehirde bir kuşatmaya başarıyla göğüs gerecek kadar kuwet vardı. Erzak vardı, silah vardı, savaş malzemesi vardı. Fakat Kataylılar direniş göstermeyerek disiplini bozmuşlardı. Dış mahallelerde savaş başladığı zaman, Çen generallerinden biri kaçtı. Çarşı sokaklarında yağma başladı, talihsiz kadınlar, ümitsiz, korkudan gürleyen asker kafileleri arasında başıboş dolaşıyorlardı.
İçlerinden bazıları, üzerine “hakiki Hristiyan şeytanının resimleri” yapılmış cübbeler taşıyorlardı. Frere Rubruqus, böyle naklediyor. Marco Polo diyor ki: “Bir savaştan önce, Cengiz Han, müneccimlere, kehanette bulunmalarını emretti. Sarasin kahinleri, esaslı bir kehanette bulunamadılar. Fakat Nesturi Hristiyanları, bir taraftan dua kitaplarının bazı fıkralarını okurken, diğer taraftan, üzerlerine iki düşman reisin isimleri yazılı iki saz yaprağını birbirinin üzerine düşürtmek suretiyle, daha fazla başarı gösterdiler. Cengiz Han’ın bazen kahinlerin sözlerini dinlemiş olması mümkündür ve daha sonraları, bir Katay münecciminin uyarılarını da dikkate aldı. Bununla birlikte, müneccimlere, kehanetlere kulak vererek herhangi bir teşebbüsünden vazgeçmiş olduğu da görülmüş değildir.”
Reklam
865 öğeden 611 ile 620 arasındakiler gösteriliyor.