"(…) Sahne adamlarının tiyatroya el koyup yazarı ya da yazarlığı bir yana itmeleri, içlerinden bir ikisinin sivrilmesine yarar ancak; ama ülkenin tiyatrosunu, son zamanlarda sık sık kullanılan bir deyimle, “ulusal tiyatro”yu yozlaştırır sonunda. Salonu doldururlar, birtakım basmakalıplarla alkış toplamayı başarırlar ve öyle olur ki, halk onlara nerde rastlasa, hatta kendilerini değil, resimlerini görse gülmeye başlar; buysa sanat olarak yalnız tiyatronun değil, sanatçı olarak onların da sonu demektir. Seyirci neye şartlanmışsa onu ister artık; İstediği verilmezse, seyirci diye bir şey kalmaz, ama hep seyircinin istediği verilince de, sanatçı kalmaz ortada."
“Molière son aylarında bir sürü şeyle uğraşıp didinmek zorunda kalmış, karısıyla arasının bozulması ve daha başka üzüntüler, kaygılar yüzünden iyice yorgun düşmüştür. Uzun yıllar taşrada beraber dolaştığı oyuncu arkadaşı ve baldızı Madeline Bejart ölmüş, ikinci oğlu ise birincisi gibi daha bebekken, ancak on beş gün yaşayıp babasını yasa