Kitabın çevirisini özensiz ve kendi içinde tutarsız buldum (Kimi yerde Seine, kimi yerde Sen Nehri şeklinde yazılmıştı; bazı gazete isimleri çevrilmiş, bazıları orijinal dilinde bırakılmıştı), basit imla hataları (ör. yayınlamak - yayımlamak) ve yanlış eşleştirilmiş dipnotlarla doluydu. Tercüme de İngilizce'den kelimesi kelimesine Türkçe'ye çevrilmiş gibiydi, dolayısıyla kitabın tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Üslubunu Sherlock Holmes'le ister istemez kıyasladım ve Poe'nun kurgusunu nispeten zayıf buldum. Fakat bu anlaşılabilir çünkü Morgue Sokağı Cinayeti, polisiye hikaye türünün ilk örneği olarak gösteriliyor.
Sonu belirsiz bırakılan öyküleri okumaktan keyif alırım fakat Marie Rogêt cinayetinin çözülmemesi -ve hikayenin bir iki cümleyle toparlanmaya çalışılması- bu uzunlukta bir hikaye için oldukça yetersiz kalmış. Hikaye boyunca baş karakterimiz sürekli gazete küpürleri ve ilanları değerlendiriyor ve ortaya atılan görüşlerin haksız olduğu noktalara dikkat çekmek dışında pek bir şey yapmıyor. Bu da bende sürekli aynı şeyi okuduğum hissini uyandırdı. Tatmin edecek bir son yazılmamış hatta bir bölümde editör "... yaşananları burada açıklamayacağız (...) ancak kısaca, amaçlanan sonuca ulaşıldığını belirtmemiz uygun olur diye düşündük" şeklinde bir not düşmüş!
Kitabı bitirdikten sonra öykünün ilham aldığı olayı araştırmaya karar verdiğimde de durumun ilham almaktan çok uyarlamak olduğunu fark ettim. Mary Rogers davasında bahsi geçen han sahibesi, kadının nişanlısı, çalılıkta bulunan eşyalar, gazetelerin görüşleri hiç değiştirilmeden öyküleştirilmiş.