Perulu şair Cesar Vallejo’nun ölümünü kurgusallaştırmış Bolano ve faşizm eleştirisi yoğunlukta. Puslu bir atmosfer, zaten epigraf Poe’nun bir öyküsünden. Kurguda boşluklar var, esrar perdesini aralamayı okura bırakmış. Belki Vallejo’nun hayatını detaylı bilsek, boşlukları doldurmak daha kolay olurdu. Tabii burda Roberto Bolano edebiyatı da önemli, zaten uzun uzun açıklamalar yapan, derli toplu bir hikaye kurgulama, kesin bir son verme derdinde olan bir yazar değil. Çok seviyorum
Hıçkırığa tutulan Vallejo’yu, alternatif tedavi yöntemleriyle iyileştirmesi için bir arkadaşı Mösyö Pain’den ricada bulunuyor. İki gizemli İspanyol ise Pain’in Vallejo’yu tedavi etmesini engellemeye çalışıyorlar. Olaylar 1938’de Paris’te geçiyor. İspanyollar tedaviyi neden engellemeye çalışıyor? Bu soru hikayede okurun peşini bırakmıyor. İç savaş sırasında Vallejo iki kez İspanya’ya gitmiş ve eserlerine yansımış bu vahşet. Ölüm ve faşizmin temsilcisi gibi bu iki karakter.
Mösyö Pain ilk defa Bolano okuyacakların muhtemelen sevmeyeceği, Bolano okurlarının da arada kalabileceği bir kitap. Bir de benim gibi Bolano düşkünleri var, detaylarıyla mutlu olanlar, bizler çok severiz :) Film anlattığı bölüm ne güzeldi
İlk dönem eserlerinden Mösyö Pain ve gelecek dev yapıtlarının özü bu kitabında bence.
Bir de “şairdi, gerçi hiç tanımıyordu ve çok da fakirdi.” “Şimdi meşhur olacak.” diye konuşmanın geçtiği bir bölüm var. Bolano’nun hayatını az çok bilen her okur için düşündürücü.
Profilimde öne çıkanlarda bir Bolano köşesi var, okuduğum diğer kitapları için bakabilirsiniz.
#sedaersavcı çevirisi