Otomatik portakalı okuyanlar Antony Burgess’e aşinadır biraz. Onun ne kadar farklı, dengesiz, sıradışı olduğunu bilirler. Onu okumakta aynı şekilde sıradışı bir deneyim sunar size. Mesela sayfalarca okursunuz ne anlatıyor bu adam dersiniz, hadi ne anlattığını geçtim nasıl anlatıyor? Nedir bu? Cevapsız kalan soruların arttığı bir sayaç gibidir ilerleyen her sayfa Burgess’te. Biraz okudukça dersiniz aslında güzel şeyler anlatmaya çalışıyor ama daha güzel mi anlatmaya çalışmalıydı diye. Aslında en güzeli odur. Sıradışı olan güzel değildir zaten herkes için. Bu kadar konuşunca Burgess reklamı yapıyor gibi hissettim kendimi, ama öyle bir durum yok, sadece farklı bir inceleme yapmak istedim. Bu incelemede kitaptan bahsetmeyeceğim. Okuyanlar olmuşsa Kant’ın “Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi”nde yazdıklarına bayağı benziyor. Onun Mozart güzelleşmesine döndürülmüş hali gibi düşünün. Belki de ordan etkilenmiştir, bilemiyorum. Güzel, kötü, iyi, çirkin, sıkıcı, akıcı bunları dışarda tutup farklı bir şeyler okumak isterseniz tavsiye ederim.
Ek bir öneri olarak da kitabı okuyanlar “Amadeus” adlı filmi sevebilirler, aklınızda bulunsun.
Hadi iyi okumalar.