Mrs. Dalloway kitabına bir hevesle başladım ancak ilk 30 sayfadan bir türlü bir şey anlayamadım. Bir şans daha verip, baştan başlamaya karar verdim. Bu kez kitapla ve yazarla ilgili bir araştırma yaptım. (İşte şimdi olaylar daha anlamlı hale geldi.) Çünkü Virgina Woolf 1880-1900'lü yıllarda yaşamış feminist bir yazar. Psikolojik çalkantıları olan ve bunu eserlerine yansıtan biri. Kitapta o zamanların sosyolojik, psikolojik, edebi özelliklerinden bahsediyor ve bir de bunu bilinç akışı yöntemiyle gerçekleştirince, bu kitabı sadece çok dikkatli, özenli okurken anlıyorsunuz. Geçmişe dönüşler, sürekli farklı karaktere geçişler, anlık düşünceler vb. şeyler anlamayı zorlaştırıyor. Sadece Clarissa Dalloway'in davet vereceği bir günü anlatıyor gibi görünse de, kitabın üzerine uzun uzun düşündükten sonra anladım ki, Woolf aslında kitapta zaman, ölüm ve savaş, tercihler, duygular, aşk, toplum vb. pek çok tema yaratmış. Bu temaları belli başlı nesnelere yüklemiş, sembolleştirmiş.
-SPOİ-
Örneğin Big Ben saati zamanı, Septimus karakteri ölümü ve savaşı, Peter karakteri aşkı, Clarissa karakteri tercihleri, Richard karakteri toplumsal statüyü, Rezia Smith bağlılığı vb. ...
Bu arada Septimus ve Rezia karakterlerini çok sevdim. Kitabı sonuna kadar okumama asıl neden olanlardı.
.
Çok uzatmadan kitabı pek sevmedim. Bilinç akışı tekniğini de. "Okunmalı" denebilecek bir eser değildi. Ancak okuyacaklar varsa, olursa ya da kitapla ilgili farklı görüşleri olan varsa severek dinlerim :))