Victoria Caddesinden geçerken amma da budalayız diye düşündü. İnsanın hayatı niye bu kadar sevdiğini, onu nasıl böyle gördüğünü ancak Tanrı bilir, hayatı tertipliyoruz, kendi etrafımızda inşa ediyoruz, alt üst ediyoruz, her an yeniden yaratıyoruz; ama en düşkünler bile, kapı eşiklerinde oturan (çöküşlerine içen) sefaletin kederini en çok çekenler bile aynını yapıyor; tam da aynı nedenden, Parlamento'nun Yasaları bile baş edemez bununla, Clarissa emindi: insanlar hayatı seviyor.
Kendini çok genç hissediyordu ama aynı zamanda tarif edilemez bir biçimde yaşlı da hissediyordu. Her şeyin içinden bıçak gibi geçmişti ama aynı zamanda her şeyin dışındaydı, sadece bakıyordu. İçinde daimi bir his vardı; taksilere bakarken, uzakta, çok uzakta, denize kadar uzakta ve bir başına olduğu duygusu (...)