Kitabı beğendim lakin beklentimin biraz altında kaldığını belirtmem gerekiyor. İnsan tek bir gün içinde geçen olaylardan oluşturulmuş üstelik "bilinç akışı" tekniği ile yazılmış bir kitaptan/romandan daha fazlasını bekliyor. Ama bu tekniği çok iyi kullandığını itiraf etmem gerek, çünkü her bir karakter, her bir hayat bambaşka bir duyguyu, yaşanmışlığı ve kaderi anlatıyordu bize. Kitap hakkında hissettiklerime gelirsek, bu kitap hakkında söyleyecek çok şeyim var, hem de hiç yok. Virginia Woolf çok önemli ve kıymetli kadın yazarlardandır. Lakin okurken hep bir eksik hissettim. Belki de çok parça parça okuduğum için öyle geldi. Bilmiyorum. Kitabın konusu çok farklı, tekniği ve dili de çok tanıdık değil. Konusu ve tekniği çok akıcı gibi gelse de bazı sayfaları sabır çektire çektire okuttu açıkçası. Clarissa çok naif ama güçlü adete zarafet timsali bir karakter. Ona zıt bir konumda Sally karakterini görüyorum. Ve ikilinin yaşadığı duygusal açıdan fırtınalı bu ilişki de cabası... Yazar feminenliğin, kadınlığın ve dişil enerjinin 2 farklı yüzünü göstermiş sanki. Zarif, kibar ve olgun Clarissa diğer yanda daha yabani, bakımsız, çocuksu davranan Sally. Bu zıtlığın yarattığı haz ve tutku ikilinin enteresan ilişkisiyle taçlandırıldı. Bu iyi miydi kötü müydü bilemiyorum. Okunmasını tavsiye ediyorum, kesinlikle bilinç akışı tekniğinin güzel bir örneğini görmeli herkes. Benim sorunum akıcılık ile ilgiliydi. Belki çeviriyi sevemedim, olabilir.
Dipnot: Ben Tomris Uyar'ın çevirdiği versiyonunu okumadım, Indigo kitaptan okudum.