"Bizim buralarda kişi kimi vakit öyle karakterlere denk gelir ki, karşılaşmalarının üzerinden kaç yıl geçmiş olursa olsun, onları ruhu ürpermeksizin anımsayamaz."(s.7)
Eserin ana karakteri Katerina Lvovna İzmaylova, üçüncü sınıf bir tüccar* ile evlenen bir kadındır. Kendisi zengin olmayan buğday unu satan, kiraladıkları büyük değirmeni işleten bir aileden geliyor. Zinoviy Borisıç ile tüccar olduğu ve Katerina'ya talip olduğu ve de yoksulluk çekmemek adına başka bir seçeneği olmadığından evlenmiştir.
*Rusya 'da 1775 yılında tüccar sınıfı üç dereceye ayrılmıştı. Tüccarlar servetlerinin boyutuna göre bu üç dereceden birine mensup sayılıyordu. Üçüncü dereceden tüccarlar en küçük servet sahiplerinin dahil olduğu kesimi oluşturuyordu. Bu reformla birlikte tüccarlar kimi önemli haklar kazanmıştı, üç dereceden birine girebilenler kimi vergilerden ve zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutuluyordu.
Ancak evliliği çok da mutlu değildir. Kocasının ilk eşinden çocuğu olmamış, şimdi de Katerina Lvovna kendisi de birkaç yıl geçmesine rağmen çocuk sahibi olamamıştır. Evde ise kocası dışında çalışsınlar ve kayınpederi Boris Timofeyiç İzmaylov ile birlikte yaşıyor.
"Ben bir yavrucak doğurabilseydim kendime, o zaman neşem de yerine gelirdi zannederim."(s.18)
Katerina Lvovna’nın günleri çok sıkıcı geçiyor. Sürekli esniyor, uyuyor, uyanıyor, çay saatinde çayını içiyor, yemek yiyor ve yine esniyor ve uyuyor. Kocası ise çoğu zaman işleri için ev dışında bulunuyor. İşte olaylar da böyle bir günde başlar. Daha önce çalıştığı başka evlerde ev sahibinin hanımını baştan çıkardığı için kovulan kâhya Sergey, şimdi de gözünü bu evdeki ev sahibesine dikmiştir. Günün birinde bin bir türlü hile ile eve girer ve zorla Katerina Lvovna ile birlikte olur.
"Şu delikanlı bizim buraya geleli çok oldu mu?"
"Kimmiş o? Sergey mi?"
"Evet."
"Bir ay oldu. Evvelden Kopçonovlarda çalışıyormuş, beyi kovalamışmış." Aksinya sesini alçalttı ve şöyle sürdürdü: "Hanımıyla aşk yaşıyormuş diyorlar ... Öyle de bir şeytan tüyü var, öyle de bir cesur!"(s.15)
Günlerdir kocası evde olmayan, sürekli canı sıkılan Katerina Lvovna, Sergey’e âşık olur. Kocasının evinde, bahçesinde ve yatağında gününü gün eder. Hatta onun için her şeyi göze almaya karar verir. Sergey ise bu durumu nasıl kullanacağını iyi bilir. Katerina Lvovna, aşığını tüccar yapmaya, her şeyi ele geçirip onunla birlikte olmayı aklına koyar. Ve bu uğurda Sergey'in "sevgi sözcüğü" zannettiği kışkırtmalarla dolduruşa gelir ve ilk önce ilişkilerini öğrenen kayınpederini zehirler. Hiç kimse bundan kuşku duymaz "zaten yaşını almıştı, yemekten zehirlendi öldü işte" deyip oğlunun gelmesini bile beklemeden, sıcakta cesedi kokmasın diye apar topar gömerler. Katerina ve Sergey gününü gün etmeye devam ederken, kasaba onların dedikodusuyla çalkalanır, kocasının kulağına kadar ulaşır. Bir de bakmışız ki kocası bir gece yarısı yatak odasının kapısında. Aşığıyla onu da öldürür. Hamile kalır ve kocasının, kayınpederinin işlerini devralmak için dul kaldığını ve hamile olduğunu, artık kendine ve çalışanlarına bakamamaya başladığını öne sürer. Ancak hiç hesapta olmayan bir ortak bir mirascı olan beş yaşındaki yeğen ortaya çıkar. Yine Sergey'in dolduruşlarına gelir ve kiliseden dönen, o sırada onların dedikodusunu yapan komşular "dikizleyelim" derken çocuğu boğarken görürler ve anında polisi çağırırlar. Katerina başta itiraf etmek istemez ancak Sergey'in itirafı yüzünden "yüz yüze yapılan görüşmelerinde" itiraf eder.
"Mademki onun canı bunları söylemeyi istemiş benim de sakınacak bir şeyim yok: Öldürdüm."
"Ne için?" diye sordular ona.
"Onun için," diye yanıtladı Katerina Lvovna başı eğik Sergey'i göstererek.(s.66)
Rus yazar
Nikolay Leskov ’un bu eserinde aldatma, zina, aşığı için her şeyi göze alan kadın ana karakterin soğukkanlı bir şekilde yaptığı planlar ve işlediği cinayetler var ve bu inanılmaz akıcı bir şekilde anlatılmış. Her şey tüccar olan kocasının malını ele geçirmek ve kendisini sevdiğini düşündüğü aşığını memnun etmek içindir. Ancak başta her şey planlandığı gibi gitse de sevgilisi ile geçirdiği mutlu günler bir gün sona erecektir, çünkü Sergey'in gerçek yüzünü hapishane de öğrenecektir.
"Ne okusam?" olarak önüme çıkan kitap önerilerinde görmesem belki de ayıptır söylemesi bu eserden haberim dahi olmayabilirdi, ismi beni çok cezbetti ve hemen okumak istedim.
Mtsensk İlçesi’nin Lady Macbeth’i başlıklı romanda, Rus toplumundan kısa bir anı çok etkileyici bir tarzda sunuyor bize. Bu uzun öykü ise ana karakterin kadın olması ve bir kadının planlayarak işlediği cinayetleri anlatması dolayısıyla farklılık gösteriyor. (Bu arada filmi de varmış, izleyeceğim :) )
"Katerina Lvovna sessizce uzandı ve sabaha kadar öylece yattı. Kendi kendisine "sevmiyorum ki onu" demek istiyor ama daha da tutkuyla, daha da çok sevdiğini hissediyordu Sergey'i. Ve işte gözlerinin önünde, Sergey'in diğer kadının başının altında titreyen avucu, onun ateş gibi yanan omuzlarını saran eli canlanıp duruyordu."(s.72)