You can find Featured Mucizevi Göstergeler books, featured Mucizevi Göstergeler quotes and quotes, featured Mucizevi Göstergeler authors, featured Mucizevi Göstergeler reviews and reviews on 1000Kitap.
Paul Ricoeur şöyle yazmış: " ... arzularla dolu bir kimse olarak, farklı bir kılıkta, kendimi gizleyerek ortalıkta dolaşıyorum - ayaklı bir maske. İşte dil de aynı şekilde daha baştan çarpıtılmış bir şeydir çoğunlukla:
anlamı söylediğinden farklıdır, çift anlamlıdır, kaçamaklıdır.
Rüya ve benzerleri, ilk anda algılanan anlamda farklı bir anlamın
aynı anda hem gizlendiği hem de ifşa edildiği karmaşık bir anlamlandırma süreci olarak beliren bir dil sahasında bulunurlar. Bu çift anlamlılık sahasına 'sembol' diyelim ...
On dokuzuncu yüzyıl burjuvazisinin yüksek kültürü zaten erosa ve cinselliğe büyük ölçüde ikircikli bir olgu olarak bakagelmişti. Bu ikisinden bahsederken en sık başvurulan söz sanatı tezattı. Baudelaire aşk ilişkilerinin ikircikli tabiatının şiirini bu söz sanatı ile söyler. Kötülük Çiçekleri'nin -ki bu başlığın kendisi de bir tezattır- lanetlenmiş şiirlerinden biri olan "Vampirin Dönüşümleri"nde baştan çıkarıcı dişi "kor ateşler üstünde yılan gibi kıvranmakta" dır. Stendhal de Aşk Üzerine'nin ilk sayfasının kenarına şu kelimeleri not etmiştir: "Aşk denen illetin tarihini matematik bir isabetle ve (becerebilirsem) doğrulukla yazmak istiyorum." Aşk bir hastalıktır: insanın kendi bireyselliğinden ve aklından feragat etmesi demektir. "
Balzac'ın müthiş buluşu, bir genç adamın, gemisi batıp ıssız bir adaya düşmese de, ruhunu şeytana satmasa da, insan boyunda katil kuklalar yapmasa da heyecanlı bir hayatı olabileceğini göstermesidir.
"Sosyolojik çözümlemenin sanat söz konusu olduğunda düştüğü en büyük hata şu: sanatsal yaratılarda sadece içerikleri önemseyip inceliyor ve bunlarla verili ekonomik ilişkileri düz bir çizgi ile birbirine bağlıyor. Oysa edebiyatta asıl toplumsal olan biçimdir... Biçim toplumsal gerçekliktir, tinin hayatına tüm canlılığıyla katılır. Dolayısıyla sadece hayat üzerinde edimde bulunan ve deneyimleri şekillendiren bir etken olarak değil, kendisi de hayatça şekillendirilen bir etken olarak işler."
Bu dünyanın bir anlamı vardır belki ama bizim için anlamı yoktur; değerlerle gerçeklik arasında böyle bir mütekabiliyet kalmamıştır, bir daha da olmayacaktır. Freud'un Uygarlığın Huzursuzluğu'nda belirttiği gibi, "'Yaratılış' tasarısında insanın 'mutlu' olması gibi bir maksat yoktur."