Muhafazakârlık

Philippe Beneton
Modernler, toplumsal dünyayı insan aklının faaliyetlerinden yola çıkarak kurabileceklerini ve örgütleyebileceklerini sandıklarında, bir yanılsamanın kurbanı oldular.
Muhafazakarlar 19. yüzyıl Avrupa'sında önemli bir entelektüel etki yaratacaklardır, ancak tarihsel evrim üzerinde etkileri yalnızca evrimi yavaşlatmak olacaktır. Muhafazakarlar tarihi öne sürerler ancak tarih bir bakıma onları haksız çıkaracaktır.
Reklam
Düzen yalnızca çıkarlar üzerine inşa edilemez, doğru davranışa yol açan ve hiyearşilere hak kazandıran toplumsal bağlara ihtiyaç duyar.
İngiliz muhafazakarlığı, Burke'ün formülünü lato sensu (geniş anlamda) yorumlayarak, sık sık reformcu olacaktır: Buna göre her türlü değişim olanaklarından yoksun olan bir Devlet, kendisini koruma olanaklarından da yoksun kalacaktır.
Siyaset apriori bir bilim değildir, pratik bilimdir, tarihin bilgeliği ile temkinliliğin erdemine dayanması gereken deneysel bir bilimdir. Fransız devrimcileri gibi, soyut aklın kurucu öge olabileceğine inanmak; aklın olanaklarını aşmak ve insani şeylerin karmaşıklığına aldırmamaktır.
Reklam
Modern toplum karşısında muhafazakâr düşünce
Muhafazakârlar, kapitalizmin onur, sadakat, dürüstlük, kamu yararına bağlılık gibi duygulara yabancı olduğunu söylerler. Onlara göre kapitalizm, insanlar arasında yalnızca kendi öz çıkarının yönlendirdiği, donuk ve mesafeli ilişkiler kurar; insanları küçük düşürür ve birbirinden uzaklaştırır.
Sayfa 94 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İngiliz siyasal geleneği muhafazakarlığı, siyasal liberalizme bağlar.
Bonald da, demokrasiyi otoriteyi sağlamaya uygun olmayan, despotizme yol açmaya elverişli bir rejim olarak görür. Demokrasi otorite ile bağdaşmaz, çünkü otorite aşağıdan gelemez. Demokrasi eşitliği içerir, oysa eşitlik yönetme hakkını dışlar.
Burke'ünkü karma bir çözümü ve parlamenter monarşiye bağlılığı haklı gösterir. Maistre ve Bonald'ınki ise saf bir çözümü, mutlak monarşinin restorasyonunu haklı bulur.
Reklam
Demokratik bireycilik, toplumu parçalar, ara unsurları dağıtır, merkezileşmeye ve devletçiliğe götürür. Demokratik egemenlik sayıların hakkını yani yeteneksizliği yüceltir. Bu nedenle demokrasi yıkıcıdır, çünkü doğaya karşıdır. Olsa olsa Devlet'i yıkıntıya götürür.
Burke, Reflections'larda tarihi miras ve doğal tabiyet zinciri hiyerarşik fikri adına, geleneksel toplumsal düzeni savunuyor. Oysa birkaç yıl sonra, Thoughts and Details on Scarcity'de, yoksullar hakkındaki İngiliz yasalarını kınamak için ekonomik liberalizmin ilkelerinden esinlenir. Dostu olduğu, kendisini müridi olarak gördüğü Adam Smith'ten alınan terimlerle, piyasanın, özel çıkarları genel çıkarlar yönünde birleştiren iktisadi faaliyetlerin kendiliğinden düzenini sağladığını açıklar. Adam Smith'den de ileri giderek Devlet'in piyasa düzenine her türlü müdahalesini, dolayısıyla yoksullara her türlü kamu yardımını mahkum eder. Yardım yalnızca, ekonomik yasalara ters düşmeyen ve hükümetin gayri-meşru bir müdahalesini içermeyen, "bütün Hıristiyanlar için bir ödev olan" kişisel merhametten doğalıdır. Piyasa lehine yapılan bu savunmanın, gelenek ve geleneksel düzen için yapılan önceki savunma ile ortak bir yanı vardır: Her iki durumda, insan aklının yaratıcı rolü aşın derecede sınırlandırılmıştır. Ancak Burke'ün eserine aykın düştüğü ortadadır. Piyasanın bireyci sistemi ile tarihi hakları, yerleşik kurumları, zamanın ve tecrübenin meyveleri olan töreleri ve davranış biçimlerini birbirleri ile nasıl uzlaştırmalı?
Fakat Burke'ün gözünde demokrasi aşağı bir sistem ya da yozlaşmış bir rejimdi. Demokratik metafizik kraliyet anayasasını bir aritmetik problem olarak ele alır, niteliğe verilmesi gereken değeri sayılara verir. Büyük sayının iradesi ile büyük sayının çıkarları ender olarak aynı şeydir.
Muhafazakar doktrin, Avrupa uluslarının geleneksel siyasal ve toplumsal düzenini savunmak için oluşmuştur, temelde anti-moderndir.
Resim