Laf değil, muharrir bu! Yaz! Hem de çalakalem yaz! Durma yaz! Hem kaleminin ucuna nasıl gelirse öyle yaz!... Deme kış, yaz; yaz! Bu nasihatı kulağına küpe yap! Buna bir rumuz olmak üzere kurşun kalemini kulağının ardından eksik etme! Yolda yaz, tramvayda, otomobilde, şimendiferde, vapurda, arabada, kayıkta dur, otur, zıpla yaz.
Gazetelerde, mecmualarda sütunlar, âbideler dik. Kütüphanelerde mücelledat yığ! Ceplerin şiş şiş olsun, masan kağıt parçaları, müsvette üzgünleri ile Gûh-i Kaf'a dönsün, sen bunları gördükçe azımsa! Daha ziyade gayrete gel. Yaz. Hatta uykunu kes, boğazına yeme, kâğıt, kalem, mürekkep al. Sol elin başında; sağ elin kaşında düşünür gibi durduktan sonra aklına ne gelirse yaz.
Yahut, öyle düşünür gibi de durma! Önüne bakma, sağına soluna aldırma! Hem düşünmek insanı sıkar, türlü türlü hastalıklara meydan açar, sen ise bu dünya-yı faniye yazmak için gelmişsin; binaenaleyh, durma yaz! Benden ibret al, durmam, dinlenmem, cayır cayır yazar, vızır vızır okur, okuturum.
Müteveffa kitapçı Arakil, bir kitabımın forma fiyatından tenzil etmek emeliyle: Rasim Bey, bir gün olacak, seni de "İşte, işte geçiyor! Bak, bak!" diye parmakla gösterecekler. Bugünler yakındır! Dedi idi. Herkesin dediği gibi bunun da dediği çıktı.
Aman azizim, sana bir nasihatım daha var. Açlığa son derece idman! Çünkü perhizler, oruçlar, bütün salâh-ı nefis için icat ve emredilmiştir. Baktın ki pek ziyade acıktın, derhal kaleme sarıl, yaz! Tokluğa birebirdir!