— Beyefendiciğim, insanoğlu zihinsel gelişiminin üst düzeyine çıkınca geldiği sınıfın birtakım tipik özelliklerini yitirir, bunu biliyorsunuzdur sanırım.
— Yani bundan şunu mu anlayayım: Diyelim ki iyi bir felsefe öğrenimi görmüş domuzun suratı zamanla Diyojen’in yüzünün soyluluğunu mu kazanacak?
Bizim köylücükler hep böyledirler zaten, gözleri paraya doymaz. Bu da doğaldır; çünkü para onlara göre her şeyi satın alan, her şeyi dümdüz edip önlerine seren bir güçtür. Hepsi de böyle yetiştirildikleri için suçlamıyorum onları.
Yaşamları boyunca paranın gücüne, parası olanın sonunda haklı çıktığına tanık olmuşlar.
Sonra yattım ama gözüme uyku girmedi. Kafamın içi boz bulanık... Gözlerim hep tavanda, yüreğimin atışlarına uygun olarak, 'Yaşam geçiyor, yaşam geçiyor!' diye düşündüm durdum. Ne can sıkıcı bir uğraş, değil mi?"
Yeryüzünde yalnız alçaklar değil, mert insanlar da yaşama hakkına sahiptir; yeryüzünde yalnız iğrençlik değil; bir ışıltı, bir yücelik, büyülü bir güzellikte aranmalıdır.
Bana sorarsanız, insanlık daha ileriki yaşamında hem kendi içinde hem de çevresinde daha çok pislikle, daha çok bayağılıkla, daha çok kabalıkla, iğrençlikle karşılaşacak. Bunlarla karşılaştıkça iyiyi, güzeli, temizi arayacak hep.