Tarih, insanların ve kavimlerin hal ve durumlarının nasıl değişmiş olduğunu, devlet sınırlarının nasıl genişlemiş, kuvvet ve kudretlerinin nasıl artmış bulunduğunu, ölüm ve yıkılma çağı gelinceye kadar yeryüzünü nasıl imar ettiklerini bize bildirir. Bu, tarihin zahiri manasıdır. Tarihin içinde saklanan mana ise incelemek, düşünmek, araştırmaktan ve varlığın sebep ve illetlerini dikkatle anlamak ve hadiselerin vuku ve cereyanının sebep ve tertibini inceleyip bilmekten ibarettir. İşte bundan dolayı tarih şereflidir ve hikmet'in içine dalmıştır. Bundan dolayı tarih, hikmet=felsefe ilimlerinden sayılmağa layıktır.
"Mukaddime'nin telifi 5 ay sürmesine rağmen 55 senelik ilmi, idari, siyasi ve ictimai tecrübe, müşahede ve olgunluğun mahsülü olarak değerlendirilir. "
İbn Haldun, İslam medeniyetinin duraklamaya, gerilemeye, zayıflamaya daha sonra da yıkılmaya yüz tuttuğu buna karşı Avrupa medeniyetinin canlanmaya ve kuvvetlenmeye başladığı VIII/XIV. asırda yaşamıştır. İslam fikir ve ilim semasında parlayan son yıldız İbn Haldun olmuştur.
İsmi Abdurrahman, künyesi Ebu Zeyd, lakabı Veliyyuddin, şöhreti İbn Haldun olan ustadın tam adı: "Abdurrahman Ebu Zeyd Veliyyuddin İbn Haldun Mâliki Hadrami'dir."