"Küçük şehirlerde genellikle basit sanatlar görülür ve buralarda sanayi geri kalmıştır. Çünkü medeniyet seviyesi düşüktür, medeniyet zamanla gelişir, geliştikçe de meslek ve sanatları geliştirir, çeşitlerini çoğaltır."
"... Bu yetersizliğinin ve eksikliğin tek nedeni öğretim metotlarının yanlışlığıdır. Yani öğrencilik süresince konuşmamaları ve tartışmaya katılmamalarıdır. Yoksa ezberleri diğerlerinden çok daha fazladır. Çünkü ilmi melekeden kastın ezber olduklarını sandıkları için ezbere çok büyük önem verirler... "
İskender, Keyânîler (Achaemenid Empire) mağlup etmiş ve bunun üzerine Perslerin elinde bulunan hadsiz hesapsız kitapları ve ilimleri elegeçirmişti. (Fakat ilimlerin Yunan’da ilerlemesi İskender'den önceki tarihlere rastlar). Bununla beraber İran toprakları Müslümanlar tarafından fethedilip orada bir çok kitap bulununca (İran’daki Islâm ordusu baskomutanı) Sa'd b. Ebu Vakkas, Ömer b. Hattab'a mektup yazarak kitapların durumu ve ganimet olarak Müslümanlara tevzi edilmesi hakkında izin istedi. (Onlardaki ilimlerin Müslümanlara nakl ve neşri hususunda izin istemek zımnında mektup yazdı). Hz. Ömer ona; "Onları suya atınız (ve böylece imha ediniz. Şayet onların muhtevası
rehber, hidayet ve) irşad ise, Allah bizi bundan daha iyi irşad eden bir şeyle irşad etmiştir. (Bu eserlerdeki ilimler mürşid ise, Kur'an ve hadis ondan daha iyi mürşiddir). Şayet dalâlet ise, onlara karşı Allah bize kâfidir," diye yazdı. Bunun üzerine onları suya veya ateşe attılar. Böylece (Keldanîlerin, Babillilerin ve onların varislerí olan) Perslerin ilimleri bize kadar ulaşamadan mahvolup gitti.
"Kısacası devletin ticaret ve üretim sahasına girmesi toplumun karşısına çıkmak ve onların önünü kesmek anlamına gelir. Bu durum toplumun zayıflayıp gerilemesine devletin bozulup çözülmesine yol açar. Eğer halk çiftçilik yaparak üretimde bulunmayı ve ticareti terk ederse geçimleri zorlaşır ve durumları tamamen bozulur. Böylece vergiler düşer, ekonomi bozulur ve devlet yıkıma doğru gider... "
Çağımızda talim ve ders verme usûlünü bilmeyen bir çok muallim ve müderris gördük. Bunlar derse daha yeni başlamış olan talebeleri, kapalı ve güç anlaşılır ilmî meselelerle karşı karşıya getiriyor, sonra talebelerin bu meseleleri zihinlerinde tutmalarını istiyor, bunun talebeler için doğru bir alıştırma şekli olduğunu sanıyor, bunun ezberlenmesiyle mükellef tutuyor. Sonunda verilmesi gerekilen bilgileri başlangıçta vererek zihinleri altüst ediyorlar. Halbuki ilimde tedricilik ve basitten mürekkebe adım adım gitmek esastır. Buna riayet edilmezse, talebe ezberden ve anlamaktan aciz kalır, zihnen derslere hazırlanamaz, ilmin zor olduğuna kanaat getirir, o yüzden tembelleşir, kendini derse veremez, dersleri terkeder, ümitsizliğe düşer, hayal kırıklığına uğrar. Bu kanaat kendisine hakîm oldu mu bir daha ilim tahsil edemez