Korku, dereye aynı anda atılan taşlardan çıkan halkalar gibi iç içe geçerek büyüdü. Büyüdü ve her yeri kapladı.... Yaşamı korku yönetiyordu. Düşünce yoktu! Olamazdı da! Korkunun olduğu yerde düşünce barınamazdı.
On iki gün boyunca güneşi, toprağı, dereyi, dağları özlemişlerdi. Oysa, köylüler için dağlar vazgeçilmezdi. Bırak bedenin bir parçası, güneş hayatın ta kendisiydi. Üstünde mavi göğü olmadıktan sonra, bütün manzaralar kaç para ederdi.