Belki daha önemli olan İslâmcılığın kendisini, kendi tarihini nasıl göreceği ve hem teorik hem de fiilî boşluklarını, problemlerini, açmazlarını tadil ve tashih etme başarısını gösterip gösteremeyeceğidir. Türkiye'deki aktivist ve entelektüel İslâmcılığın Türkiye'yi, Türkiye'nin şartlarını, Türkiye'deki İslâm ve Müslümanlıkk damarını önemsememek, anlamaya çalışmamak gibi ciddi bir zaafi problemi ve de var. Bu ciddi zaafı ümmetçilik ve evrensel İslâm söylemi üzerinden aşmaya, örtmeye çalışıyor. Çok etkisinde kaldığı Müslüman Kardeşler'in, Cemaat-i İslâmi'nin, İran devriminin aynı zamanda ne kadar "milli ve yerli" hareketler olduğunu da yeteri kadar görmüyor, görmek istemiyor. Burada elbette bazı uyarılmışlıklar da vardır.
Bu problem kendisini anlamanın, derinleşmenin ve etraflı farkındalığın önünde duran en büyük engel olduğu kadar neyin kazanç neyin kayıp olduğunu da belirsiz hale getirmektedir.
Önümüzde hâlâ karmaşık, problemli, aynı zamanda imkânlı, üzerine basıp yürünebilecek bir tecrübeler hazinesi, bir birikim var.