Çağdaş Türk Düşüncesinde Din, Siyaset, Tarih, Medeniyet

Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak

İsmail Kara

Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak Sözleri ve Alıntıları

Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak sözleri ve alıntılarını, Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak kitap alıntılarını, Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her ne kadar İslamcılık düşüncesi ve hareketi 70'li yıllardan tevarüs ettiği entelektüel ve hissi birikimle, hareket kapasitesiyle ve İran devriminden aldığı psikolojik destekle 80'li yıllar boyunca varlığını, görünürlüğünü ve sesini bir şekilde sürdürmeye devam ettiyse de bu dönemde tarihinde hiç olmadığı kadar uyum hattına doğru kaydığı/buna zorlandığı da açıktır.
...İstanbul başta olmak üzere büyük şehirler daha dindar, daha talepkâr, daha yerleşmek isteyen, daha çok ve iyi eğitime teşne, devlete "anahtar uydurmak'ta ısrarlı, daha dayanışmacı insanlarla, ailelerle dolmaya başlayacaktır. 60'lı ve 70'li yıllarda daha da artacak ve yoğunlaşacak olan bu hareketlilik ve sosyal değişme modernleşmenin olduğu kadar İslâmcılığın da güç devşireceği kaynaklardan biri olacaktır.
Reklam
Zihniyet dünyaları itibariyle din-devlet ayırımına yakın olmayan ve dini alanı siyasî tartışma zemini olarak görmekten kaçınan, ayrıca tekpartili yıllarda baskı ve zulümlere, yıldırmalara muhatap olan tarikatların ve cemaatların devletin şu veya bu gerekçe ile, şu veya bu düzeyde kapalı kapıları aralaması üzerine ihtiyatlı ve alçak sesli fakat ısrarlı faaliyetlerine başladıkları görülmektedir. Daha ziyade geleneksel kodlarla ve devamlılık çizgisi üzerinden işleyen düşünce dünyalarında var olan bazı kabuller ve sâbiteler onların meselelere bakışlarını, hareketlerini, faaliyetlerini ve davranış biçimlerini büyük ölçüde belirlemiş gibidir. Hayli değişime uğramakla beraber bir şekilde bugünlere de intikal eden bu kabuller bazı başlıklar altında şöyle özetlenebilir: Bu toprakların sahipleri var; karşılaştığımız kötülüklerin asıl sebebi başkası değil biziz ("nasılsanız öyle idare edilirsiniz"), biz iyileştikçe etrafımız da düzelecektir; bu bir imtihandır; devlet bizimdir fakat yabancıların/ehil olmayanların elindedir, mütedeyyin, bilgili ve ahlâklı insanlar mühim mevkilere geldikçe işler yoluna girecektir; mânevî hava maddi dünyayı etkiler; Kur'an okuma, dua, ihlaslı ibadet, fedakârlık, gözyaşı... insanları, toplumu iyileştirir ve tedavi eder, kötülükleri azaltır.
Tek partili yıllar müstakil bir İslâmcılık düşüncesi ve hareketine hiçbir şekilde imkân tanımadığı için bu hareket muhafazakârlık ve milliyetçilik şemsiyesi altında kendine bir yer bulmaya çalışacak, düşünce dünyasını ve ifade biçimlerini buna göre kuracaktır. (İslâmcılık kelimesinin aktüel olana işaret eden meşru bir kavram olarak tekrar kullanılmaya başlaması herhalde 1971 gibi hayli geç bir tarihte olacaktır). Bu sebeple bugünden geriye bakarak İslâmcı diye adlandırdığımız Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi isimleri ve bunların yayın organlarını aslında muhafazakâr/mukaddesatçı milliyetçilik başlığı altında ele almak daha doğru olacaktır.
Cumhuriyeti ve daha sonra demokrasiyi "dini" çerçevede açıklamanın, savunmanın yolu büyük ölçüde bu dönemde meşveret-meşrutiyet üzerinden başlamış ve açılmıştır. Zaten 1923-1924 yılına kadar Cumhuriyet döneminin kurucu ve taşıyıcı kadrosu içinde İslâmcılar da mühim bir unsur olarak yer almıştır. Ayrıca Milli Mücadele'nin ve ilk Meclis'in dili ve üslubu zaten İslamcı (hilafetçi ve ittihad-1 İslâmcı, biraz yumuşatırsak İslâmcı-Milliyetçi) bir karakterdedir.
Padişahın eğitimli Osmanlı gençleri ve vatandaşları arasında modernleşme süreçleriyle uyum sağlayacak (tabir caizse modern) bir din ve ahlâk anlayışını yaymak ve kuvvetlendirmek arzusunda olduğu her halinden bellidir. Bu yayma ve kuvvetlendirme teşebbüslerini geleneksel anlamıyla dinî alanı/dinî müfredatı desteklemek mânasına almak en azından eksik olur. Çünkü bu dersler ve kitaplarla sadece dinî ve ahlâkî malumat yaygınlaştırılmamakta, aynı zamanda daha seküler, daha az mânevî bir dil üzerinden dinin modernleşme süreçlerine bir şekilde uyarlanması (tarîk-i temeddüne sevk edilmesi) temin edilmekte, dinin sosyal ve siyasî hikmetleri, "faydaları" daha vurgulu hale getirilerek, aktif ahlâkî tarafı öne çıkarılarak yeni yorumlara gidilmektedir.
Geri15
56 öğeden 51 ile 56 arasındakiler gösteriliyor.