Âlemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c) hamdolsun. Salât ve selâm efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) ve onun edebiyle edeplenen âl ve ashabının üzerine olsun.
Mensubu olduğumuz İslâm dini, bir millete veya kavme değil, bütün insanlığa gönderilen son ve evrensel bir dindir. İslâm’ın gayesi, insanları her iki cihanda huzur ve mutluluğa erdirmektir. Bu nedenle Cenâb-ı Hak belli emir ve yasaklar koymuştur. Bu açıdan dinimiz şu iki temel üzerine bina edilmiştir:
Birincisi, Allah’ın (c.c) emirlerini yerine getirmek. İkincisi de Allah’ın (c.c) yasak kıldığı şeyleri yapmayı terketmek.
Dolayısıyla ferdin ve toplumun huzuru Allah’ın (c.c) emir ve yasaklarına uymasına bağlıdır. Çünkü O’nun (c.c) emirlerini yerine getiren ve yasaklarından sakınan kimseden değil insana, bir karıncaya bile zarar gelmez. Böyle insanlardan oluşan bir toplumda ise anarşiden, başkalarının malına, canına, namusuna göz dikmekten söz edilemez. Herkes birbirinin hakkını gözetir. Kimse kimsenin hakkına tecavüz etmez. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın emirlerini yerine getiren kimsenin kalbinde Allah (c.c) muhabbeti-sevgisi hasıl olur. Bu sevgi sayesinde insan Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten korkar ve her türlü kötülükten uzak durur. Böylece hem ferdin hem de toplumun huzuru sağlanmış olur.
İnsanlar arasında Allah’tan (c.c) hakkıyla korkanlar âlimlerdir. Bu nedenle İmam Gazâlî (rah) bu eserinde, Cenâb-ı Hakk’ın emirlerini yerine getirmek için ilim öğrenmemiz ve ilmi daha çok ne niyetle okumamız gerektiği üzerinde durmaktadır. Yine ilmin neticesi olan hidayete ermek için de başta kalbimiz olmak üzere, bütün âzalarımızı takva ile süslememiz gerektiğini dile getirmektedir. Bunların yanında insanlarla olan ilişkilerimizde gözetmemiz gereken edepleri de özlü bir şekilde bizlere anlatmaktadır.
İmam Gazâlî’nin (rah) Bidâyetü’l-Hidâye ismini verdiği bu eser, İhyâü Ulûmi’d-Dîn gibi büyük bir eseri özetler mahiyette olması bakımından paha biçilmez bir öneme sahiptir. Buna binaen bu eseri tercüme etme gereği duyduk.
Yolumuza ışık tutacak olan bu eser üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde, Allah Teâlâ’nın emirlerinin farzlar ve nâfileler olmak üzere iki kısma ayrıldığı, farzların ticaretin ana kaynağı olan sermaye hükmünde, nâfilelerin ise ticaretten elde edilen kâr mesabesinde olduğu dile getirilmektedir. Ve bu bölümle alakalı edepler anlatılmakla birlikte, bir müslümanın yirmi dört saatini nasıl değerlendirmesi gerektiği üzerinde durulmaktadır.
İkinci bölümde, dinin şartlarından birinin günahları terketmek, diğerinin ise ibadet etmek olduğu dile getirilmektedir. Ve başta kalbimiz olmak üzere bütün âzalarımızı günahlardan sakındırmamız gerektiği anlatılırken, en çok sakınmamız gereken âzalar ve kalp hastalıkları üzerinde durulmaktadır.
Üçüncü bölümde ise gerçek dostun Allah Teâlâ olduğu ve asıl onu dost edinmemiz gerekliliği vurgulanmaktadır. Bunun yanında belli başlı görgü kuralları anlatılmakta ve insan ilişkilerinde dikkat etmemiz gereken hususlara değinilmektedir.
İmam Gazâlî (rah), kitapta geçen fıkhî hükümleri, Şâfiî mezhebine göre yazdığı için, biz de siz değerli okuyucuları mızı düşünerek, Hanefî mezhebinin hükümlerini dipnotta belirttik.
Rabbim bizleri bu kitaptan istifade eden kullarından eylesin. Âmin.
Abdullah Demiray