Müslümanlık Sınavı

İlhan Arsel

Müslümanlık Sınavı Sözleri ve Alıntıları

Müslümanlık Sınavı sözleri ve alıntılarını, Müslümanlık Sınavı kitap alıntılarını, Müslümanlık Sınavı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müslümanlık sınavını kazanabilmek için, İslamdan başka gerçek bir din olmadığına ve başka bir dine yönelenenlerin kâfir sayılacaklarına inanmanız gerekmektedir.
Muhammed, bir gün uykudan uyandığında görür ki, seccâdesinin el kadar bir kısmı yanmıştır. Bir de bakar ki, küçücük bir ev fâresi, orada bulunan kandilin fitilini yakalamış evi ateşe vermek üzeredir. Hemen kalkar ve fâre'yi öldürür. Ve sonra halka şöyle der: "Siz uyumak istediğinizde kandilinizi söndürünuz. Çünkü şeytan bunun gibi hayvanları yangın cinâyetine sevk eder" [Bkz. Sahih-i Buharî Muhtasarı, cilt 9 sh. 70) Şimdi diyeceksinizdir ki Muhammed bunu, uykuya yatılacağı zaman, kandilin söndürülmesi ve böylece yangınların önlenmesi için yapmıştır. Evet ama insanları, akılcı usullerle eğitmek varken şeytanlar, ya da fâreler ilmiyle yetiştirecek olursanız, onları beyni işlemez yaratıklar haline sokmuş olmaz mısınız!
Reklam
şunu yapan müslüman var mı, gerçekten merak ediyorum.
Yemeğin/içeceğin içine sinek düşerse, sineğin dışarda kalan kanadını iyice batıracak ve sonra sineği alıp atacak ve yemesine, içmesine devam edecektir; zirâ sineğin iki kanadının birisinde günah hastalık, diğerinde ise sevap (şifa) vardır, ve sinek idrak sahibi olduğu için önce günah olan kanadını batırır. Bu nedenle eğer sineğin dışarıda kalan kanadı, yemeğin, içeceğin içine iyice batırılacak olursa sevap (şifa), günahı (hastalığı) gidermiş olacaktır.
Uyumakta olan bir kadınla cinsî münasebette bulunan oruçlu kişinin durumuna gelince: söylemeye gerek yoktur ki, uyuyan bir kadınla cinsî münasebette bulunmak ve bulunurken onu uyandırmamak, büyük bir ustalık, ve uzmanlık işidir. Bunu becerebilen kişiyi kutlamak gerekir. Bundan dolayıdır ki Muhammed, oruçlu iken bu işi gören Müslüman kişiyi sadece kaza orucu tutmakla sorumlu kılmıştır. Oysa oruçlu iken az tuz yemek sûretiyle orucu bozulan Müslüman kişilere hem kaza ve hem de kefaret orucu tutmak gibi ağır zorluklar yüklemiştir (Bu hususlar Diyânet Başkanlığı'nın yayınlarında yer alıyor. Bkz. Diyânet Dergisi, Cilt Xİ, sayı 6, sh. 339-340).
Tevfik Fikret:
"Elbet alçalmak olmamalı payı kadınlığın, Elbet melekliğin umudu olmamalı zulüm, kötülük, Elbet düşkün olursa kadın, alçalır insanlık, Elbet bugün hep onlara düşen yığın yığın Tasalar, üzüntüler, çileler, iğneler..."
Sayfa 103Kitabı okudu
Avce hurmasının insanları sihre karşı koruduğuna öylesine inanmıştı ki, bu hurmayı ağzında çiğnem yaptıktan sonra yeni doğan çocukların ağzına çalar ve bereket duâ'sında bulunurdu. Böylece o çocuğa büyü ve sihir gibi şeylerin tesir etmeyeceğini düşünürdü. Bundan dolayıdır ki kadınlar, yeni doğan çocuklarını Muhammed'e getirirler, ve o da çocuğu üfürür, ve ağzında çiğnediği hurmayı çocuğun ağzına tükürürdü. Diyânet yayınlarında, Esma adındaki bir kadının şöyle konuştuğu yazılı: "Ben Abdullah'ı (Medine'de) doğurdum. Sonra (çocuğu Resûlullâh'a) getirdim de kucağına koydum. Bunun üzerine Resûlullâh bir hurma istedi. Onu çiğneyip çocuğun ağzına tükürdü. Bu suretle oğlumun midesine ilk giren şey Resûlullâh'un tükürüğü oldu. Sonra Resûlullâh hurma çiğnemini çocuğun damağına koydu. En sonra çocuğa duâ buyurdu, bereket ve şahadet temenni eyledi." [Diyânet yayınları, "Sahih-i Buharî Muhtasarı..., cilt 10, sh. 116 hadis no. 1558]
Reklam
İnsanları, akılcı usullerle eğitmek varken şeytanlar ya da fareler ilmiyle yetiştirecek olursanız, onları beyni işlemez yaratıklar haline sokmuş olmaz mısınız?
Bugün, İslam ülkelerinde, Muhammed'i ya da İslâmı eleştirmeye kalkışanlar, laikliği savunanlar ya da "Şeriat çağımızda uygulanamaz" diyenler "mürteci" (dinden çıktılar) diye öldürülmüşlerdir. Ülkemizin en değerli aydınları da, bunun kurbanı olmuşlardır.
Şunu bilmelisiniz ki, her hususta olduğu gibi, "suç" ile "ceza" ilişkileri bakımından da "şeriatçılık" ile "akılcılık" arasında çatışma vardır.
Ne olursan ol önce Müslüman olacaksın (!)
Şimdi geliniz birlikte, Diyânet İşleri Başkanı'nın, Hıristiyan asıllı Edison'un öbür dünyadaki durumu konusundaki soruya verdiği cevabı okuyalım: "Bu grup mucit kişiler hizmetlerinin karşılığını dünyada itibar, şöhret ve imkânlar görerek zaten alıyorlar. Ahiret yurdunda ebedi mutluluk ise müminler için vadedilmiştir. Ancak bütün kabiliyetlerine rağmen, gerçek dine ve tevhid inancına erişemeyen mucit ve zeki kişilerin durumu üzüntü vericidir... " (Bkz. "Hürriyet Gazetesi"nin 10 Mayıs 1998 tarihli nüshasının 9. sayfasında yer alan "İslamiyet diyor ki..." başlıklı söyleşi).
Reklam
-'Yiyin, için! Doyun kolaylıkla. Yaptıklarınızın (yâni bana ve Muhammed'e boyun eğmiş olmanızın) karşılığı olarak. Dizi, dizi tahtlara yaslanarak'- denecek onlara. Biz onları, iri (güzel) gözlü hurilerle evlendireceğiz. (Cennette) onlara, iştahlarının çektiği meyve ve etlerden dilediklerince vereceğiz. Ve onlar orada, kadeh tokuşturacaklar; içinde boş ve günah olmayan biçimiyle..." (Tûr sûresi, âyet 19-20, 23-24)
Hicret'in 6.yılında Ükle ve Üreyne kabilelerinden bazı kimseler, Medîne'ye gelerek Muhammed'e sığınırlar. İslâm dinine girdiklerini söylerler, ve hasta ve aç olduklarını belirterek yardım isterler. Muhammed kendilerini, develerinin bulunduğu yere gönderir, ve bakılıp iyileşmelerini sağlar. Bir süre sonra bu kişiler iyileşirler; ve iyileşir iyileşmez Müslümanlığı terk ederler, ve Muhammed'in çobanını öldürüp develerini götürürler. Haberi alınca Muhammed, gazaba gelir ve hemen adamlarını gönderip bu kişileri yakalatır. Her birinin ellerini ve ayaklarının çaprazlama kesilmesini, ve ayrıca da gözlerinin oyulmasını emreder. Ve sonra onları bu halde iken kızgın güneşin altında ölüme terk eder. [Bu konuda benim "Muhammed'e Göre Muhammed" ve, "Kur'ân'ın Eleştirisi 3" adlı kitaplarıma, ve ayrıca Elmalılı H. Yazır'ın "Hak Dîni, Kur'ân' Dili" adli yapıtına (Cilt 2, sh. 1661 ve d.) bakınız.
"Güzel rü'yâ Allah'tandır; fenâ rü'yâ da şeytandandır. Biriniz korkunç, yâni karışık rü'yâ gördüğünde hemen sol tarafına tükürüp, üflesin, ve o rü'yânın şerrinden Allah'a sığınsın, 'Eûzu bi'llâhi mine'şeytani'r-racîm' desin. Bu sûretle o rü'yâ, gören kimseye zarar vermez" (Bkz. Diyânet Yayınları. Sahih-i. Buharî Muhtasarı...Cilt 9, sh. 58, Hadis no. 1358)
"Beni İsrail'den bir kavim (mesh olup) beşer tarihinden silindi, yok oldu. Bilinmez ki, o kavim ne (fenalık) işlemiştir. Ben zannetmem ki, o ümmet fare'den başka bir şeye mesh ve tahvil edilmiş olsun. Çünkü fâre (içsin) diye (bir yere) deve sütü konulursa, onu içmez de koyun sütü konulursa onu içer" [Muhammed'in bu sözleri, Diyânet yayınlarından alınmadır. Bkz. . Sahih-i Buharî Muhtasarı... Cilt 9, sh. 68, Hadis no. 1364; ayrıca benim Şeriât'tan Kıssa'lar 1 adlı kitabıma bakınız]
"Horozların öttüğünü işittiğinizde (dileklerinizi) Allâh'ın fazl-u kereminden isteyiniz. Zirâ horozlar melek görmüşler (de öyle ötmüşler)dir. Merkebin anırmasını işittiğinizde de şeytan(ın şerrin)den Allâh'a sığınınız (ve: Eûzu bi'llâhi mine's-şeytâni'r-racîm, deyiniz). Çünkü merkep şeytan görmüş de (öyle anırmış) dır". [Bkz. Diyânet'in "Sahih-i Buharî Muhtasarı ..." adlı yayınlarının 9.cu cildinin 66-67 sayfasında yer alan 1363 sayılı hüküm]
240 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.