Mutlu Moskova

Andrey Platonov

En Eski Mutlu Moskova Sözleri ve Alıntıları

En Eski Mutlu Moskova sözleri ve alıntılarını, en eski Mutlu Moskova kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“İnsan bedeni kayıp bin yılların ötesinde bir yerde uçmuş olmalı," diye düşündü Sambikin. "Göğüskafesi kapanmış kanatları andırıyor.”
“Sevse miydi onu sevmese miydi? Genel olarak güzeldi ve kimsenin değildi ama bu kadına bağlılığını sığdırabilmesi için vücudundan ve yüreğinden kaç düşünce ve duyguyu kovalaması gerekecekti?”
Reklam
“Sambikin biliyordu ki, aptallık, amacını ve tutkusunu bulamamış avare duygunun tabii ifadesidir”
“Orada ardında fırtınaların Gökkubbenin kararmadığı Mutlu bir diyar var Sessizliğin hiç bozulmadığı”
“Tarlalara açılırız buradan , yolumuzu hiçbir şey kesemez yeryüzünde, ancak karanlıktan bir yel eser! Karanlıksa hep iyidir...”
“hepimiz nasıl da benzeriz, aynı irin akıyor bedenlerimizin içinde!”
Reklam
Küçük Moskova Çestnova iki yıldır yetimhanedeydi, ona burada bir ad, soyadı ve hatta baba adı verilmişti çünkü ismini ve küçüklüğünü ancak belli belirsiz anımsayabiliyordu. Babasının kendisine Olya dediğini sanıyordu ama bundan emin değildi ve isimsiz biri gibi, o ölüp giden gece İnsanı gibi suskundu. O zaman ona Moskova'nın adını, çatışmalarda şehit düşmüş İvan isminde Kızıl Ordulu herhangi bir Rus askerinin anısına baba adını ve uzun süre mutsuzluk çekmesine rağmen henüz onurunu yitirmemiş yüreğinin dürüstlüğü hatırına da soyadını verdiler
Akşamleyin Moskova Çestnova somun ve kıvamlı köfteyle karnım doyurup diğer arkadaşları uyur , küçük elektrik ışığı hafifçe yanarken ortak masanın başına geçip kompozisyonunu yazmıştı. "Anasız babasız kızın gelecek yaşamıyla ilgili öyküsü: Şimdi bize akıl veriyorlar, akıl ise kafadadu, dışında bir şey yoktur. İnsan doğru ve çalışkan olmalı, ben gelecek yaşamı yaşamak istiyorum, bisküvi olsun, reçel, şeker olsun ve her zaman kırlarda, ağaçların altında gezilebilsin. Yoksa ben yaşamam, öyle olsun. Dürüst, onurlu anlamlarına gelen çestnıy sıfatından türetilmiş bir soyadı. --çn
Akşam odasının kapısını biri çaldı; gelen Moskova'ydı, her zamanki gibi mutlu görünüyor, kalbi yine küt küt atıyordu. Bojko duygularının ağırlığına dayanamayarak Moskova’ya utana sıkıla sarıldı, o da karşılığında Bojko’yu öpmeye koyuldu. Bojko’ nun zayıf boğazında gizli, dayanılmaz bir güç köpürdü, insan sıcaklığının mutluluğunu tek bir kez ve bir ömürlük tadarken kendinden geçmişti
Anne, çok hastalanmışım çok, şimdi kesecekler beni ama hiç de canım acımıyor!" dedi ve âciz, kendi kendine yabancı kaldı. Hayat içinden tekrar kopup gitmiş ve çocuk rüyaların ırak, mahzun seyrine odaklannuştı; nesneleri, izlenimlerinin toplamını görüyor, bu nesneler önünden son hızla akıp geçerken taruyor-du onları: İşte çok eskiden elinde tuttuğu ve unuttuğu çivi - şimdi paslanmış, eskimişti; işte küçük kara köpek - bir zamanlar avluda oynamıştı onunla, şimdiyse çöplerin içinde, kafasında bir cam kavanoz kırığı, ölü yatıyordu; işte alçak ambarın demir çatısı - yukarıdan bakmak için üzerine çıkardı, şimdiyse boştu ve demir onu özlüyordu, o ise çoktandır yoktu; yazdı, annesinin gölgesi yere uzanmıştı, polis geçit yapıyordu ama orkestrasının sesi işitilmiyordu
Reklam
Tamponlayıp sarın!” dedi, zira streptokokları tamamıyla yok etmek için yalnızca hastanın kafasının tümünü değil ayak parmaklarına kadar bütün vücudunu da ufalamak gerekirdi. Sambikin, hastanın deşilmiş, binlerce emici damarı yarılmış ateşli, çaresiz bedeninin streptokokları her yerden, havaim ve bilhassa adamakıllı sterilize edilmesi olanaksız aletlerden açgözlüce çektiğini açıkça görüyordu. Çoktan elektrikli cerrahiye geçilmesi gerekirdi -vücudun ve kemiklerin içine temiz ve saniyelik mavi aleviyle elektrik arkı girmeliydi- o zaman ölüm getiren her şey kendiliğinden yok olur ve yaralara sızan yeni streptokoklar içerde bir kültür ortamı değil yakılmış bir çöl bulurdu
Savaş çıkacak, bırakacaksın beni," diye itiraz ediyordu kadın ürkekçe. "Ben mi? Hiç de bile! Son kategorideyim ben, yedek erim, neredeyse bir hiç... Gel ambarın arkasına gidip yatalım, yine ruhum sancıyor." "Odada yeterince sevmedin miydi beni?" dedi kadın mutlu bir şaşkınlıkla. "Azıcık daha," dedi yedek er olan âşık. "Kalbim ağrıyor hâlâ, soğumadı." "Pabucumun Hamlet’i!" dedi kadın gülümseyerek. "Sağlığına da acıdığı yok
Acıyorum Semyon..." "Neye acıyorsun?" "Bir şeylere acıyorum ... Bunca zamandır yaşıyorum, yaşıyorum ama hayatım bir türlü istediğim şekilde gerçekleşmiyor.
İdare ediyorum,” dedi Komyagin. "Yaşadığım da söylenemez zaten, sadece karışmış oldum bir defa dünyaya, aldılar bulaştırdılar beni bu işe... Ne gereği varsa!” "Nasıl ne gereği varsa?" diye sordu Moskova.. "Gönlüm yok,” dedi Komyagin. "Sürekli şişinmek gerekiyor - ya düşüneceksin, ya konuşacaksın, ya bir yere gideceksin, ya bir faaliyet göstereceksin... Oysaki benim hiçbir şeyde gönlüm yok, yaşadığımı da unutuyorum devamlı, anımsarsam da bir ürperti...
739 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.