Newest Mutluluk Quotes

You can find Newest Mutluluk quotes, newest Mutluluk book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Çocukluğunda zengin çocukların pırıl pırıl pabuçları öyle­sine gözünü alırdı ki pençe yapılmaktan altı kalınlaşmış ve topuklarını dürten çivilerin çıktığı eski pabuçlarını sıranın altına saklamak için akla karayı seçerdi. Belki de bu yüzden, para kazandığı zaman dolabını bir sürü pabuçla doldurmuş­ tu...
Sayfa 106 - Doğan KitapKitabı okuyor
Galiba yoksul çocukluk günleri, bir insana ömür boyunca silinmeyecek bir damga vuruyordu. Kendisi de bun­lardan biriydi işte. Zengin bir ailede doğmuş olan Aysel'den farklıydı mesela. Aysel günün ve gecenin herhangi bir saa­tinde, bir arkadaşına, "Üzerimde beş para yok; hesabı ödese­ne!" diyebilir ve bundan bir çekingenlik duyacağı yerde şıma­rık bir övünç payı bile çıkarabilirdi ama İrfan'ın böyle bir şey yapması mümkün değildi.
Sayfa 106 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Hayat bazı insanlara çok acımasız davranıyordu doğru­su; kendisi de çocukluğu boyunca bu acımasızlıktan payını almıştı. Okuldaki varlıklı aile çocuklarının yanında bir türlü rahat edemeyişi ve içine girdiği zengin çevrelere karşı hala duyduğu derin çekingenliğin sebebi bu olmalıydı...
Sayfa 105 - Doğan KitapKitabı okuyor
Son cümleye örnek bir sürü arabeskçi geliyor aklıma.
En ünlü arabesk sanatçılar, kıl­lı göğüslerini açıkta bırakan ipek gömleklerle geziyor ve pır­lantalı Rolex saat takarak, spor Mercedes otomobile biniyor ve "Ben ölüyorum, bitiyorum!" diye hıçkırıklara gömülmüş şarkılar haykırıyorlardı. Bu müzik, sadece bir müzik olarak değerlendirilemezdi. Bu seste, Ortadoğu'ya özgü bir kaypak­lık, bir kandırmaca, bir yalan, güçsüz olanı ezme, güçlünün önünde ise el etek öperek riyakarca eğilme demek olan bir yaşam üslubu vardı...
Sayfa 103 - Doğan KitapKitabı okuyor
Arabesk müzik!!!
Dünyada hiç­ bir normal insanın böyle bir müzikten zevk alamayacağını düşündü; çünkü bu müzik türünde bir uyum aranmıyor, gü­zel tınılar yerine dinleyenin kulağına tornavida sokar gibi tiz bir sesle avaz avaz bağrılıyordu. Profesör bir müzik sosyolo­ğu değildi ama ülkedeki çürümenin en büyük göstergesinin bu müzik olduğuna emindi...
Sayfa 103 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Herkes sürükleniyor" diye yazdı. "Doğulu ve İslami geç­mişinin ahlaki değerler sisteminden kopmuş, Batılılaşma po­litikaları uyguladığı halde Batı değerleriyle bütünleşememiş köksüz bir toplumda referans noktalarının kayboluşu... Top­lumu bir arada yaşatan, yazılı olmayan kurallar dizisi bura­da yok. Nihilist bir dönemden geçiyoruz; sadece ben ve çev­rem değil, herkes böyle. Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor; daha iyi bir hayata ulaşmak istiyor ama o yeni hayatın ne olduğunun da farkında değil. Tarifi yok; dolayısıyla toplumun mitolojisi ve ideali de yok. Bu yüzden bir nehrin suları bizi önüne katmış götürüyor. İnsanlar akıntıdan kurtulmak için kıyıdan sarkan dallara tutunmaya çalışıyorlar. Kimi din dalına tutunuyor, kimi milliyetçilik, kimi kürtçülük; kimi ise nihilizme gömü­lüyor."
Sayfa 100 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gecenin hayalleri da­ğılıyor, güneş sanki insanları gerçeğe çağıran bir haberciymiş gibi, karanlıkta çok akla yakın ve uygulanabilir gelen şeyle­rin birer deli saçması olduğunu insanın yüzüne vuruveriyor­du. Her insan gibi Profesör de geceleri Don Kişot, gündüzle­ri ise Sanço Panza'ydı.
Sayfa 86 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Böyle bir hayat bana göre değil. Önceden çizilmiş, kısıtlı, boktan hayatlar. Ben hayattan başka şeyler bekliyorum."
Sayfa 68 - Doğan KitapKitabı okuyor
Herkes ve her şey süratle değersizleşiyordu.
Sayfa 68 - Doğan KitapKitabı okuyor
Bazı günler üniversitedeki küçük odasında oturuyor, çok da uzun olmayan ömründe nasıl bu kadar düşman edinebil­miş olduğuna şaşıyordu. Bu kadar nefreti hak etmek için ne yaptığını da bilemiyordu ama kendi kendine acıma seansları olarak geçen bu saatlerden sonra, belki bininci kez sorunun sadece kendisiyle ilgili olmadığını, bu ülkede herkesin birbi­rinden nefret ettiğini düşünüyordu. Askerler sivillerden, si­viller askerlerden, havacılar karacılardan, karacılar denizci­lerden, mülkiyeliler hukukçulardan, işadamları siyasetçiler­den, siyasetçiler işadamlarından nefret ediyor, medyada ise herkes birbirinin kanına ekmek doğruyordu. Gazete köşele­rinde her gün ağza alınmaz küfürlerin yayımlandığı tek ül­keydi burası...
Sayfa 65 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Bilim, o kadar ayaklar altında ki, bilimselliğe olan açlığımız!!!
İşte yine o kutsal sözcük çıkıyordu ortaya: bilimsellik. Ara sıra kendisinin de yaptığı gibi, Türkiye' de herhangi bir düşünceyi savunabilmek için cümlenin başına, "bilimsel olarak" klişesini yerleştirmek gerekiyordu. "Bilimsel olarak" diye açıklanmayan görüşlerin hiçbir değeri yoktu bu toplumda. Ama bunu yapabilmek için de, kişinin adının önünde Profesör Dr. ya da Doçent Dr. gi­bi bir sıfatının olması gerekliydi. Bu yüzden, tekkeyi bekle­yen çorbayı içer misali, üniversitede belli bir yıl geçiren her­kesin unvan sahibi olduğu bu ülkede "Profesör"den geçilmiyordu...
Sayfa 64 - Doğan KitapKitabı okuyor
17. yüzyılın büyük Osmanlı vakanü­visi Naima, köçek denen genç oğlanların saçlarını uzatarak, göğüslerini açıkta bırakan giysiler giyerek, kıvırıp raks ede­rek şarkılar söylediklerini, bunları seyredenlerin kendinden geçtiğini anlatıyordu. Aynı şeyler şimdi de oluyordu. Pop müziğine oryantal ritimler katan oğlan şarkıcılar yine aynı giysilerle, kadınca kıvırıyorlardı vücutlarını ve toplum bun­lara bayılıyordu. Geçenlerde halk arasında yapılan bir anket­te, yılın erkek şarkıcısı olarak bir eşcinsel, yılın kadın şarkı­cısı olarak da cinsiyet değiştirerek kadın olan bir erkek se­çilmişti...
Sayfa 64 - Doğan KitapKitabı okuyor
İrfan, tekrar Kazancakis'in sözünü düşündü: "Işık İyonya'da şehevidir." Gerçi İstanbul, İyonya sayılmazdı ama aynı kültürü paylaşıyorlardı. Bu toplumun itici gücü, davranışlarını belir­leyen temel güdü, bastırılmış cinsellikti. Sesinde ve tavırla­rında cinsel çağrışımları olan şarkıcılar baş tacı ediliyor, halk gösteri dünyasında sadece cinsel kimliklerini öne çıkaran in­sanları beğeniyordu. Müzikhollerde assolist denen erkek şar­kıcıların hepsinin eşcinsel olması rastlantı değildi herhalde. Bunlardan birinin ameliyatla kadın olması ve bu işlem so­nucunda halkın ona duyduğu sevginin artması da ancak bu­nunla açıklanabilirdi.
Sayfa 63 - Doğan KitapKitabı okuyor
Tarih boyunca büyük Yahudi düşünürler dünyayı tek kelimeyle nasıl açıkla­mışlardı acaba? Musa, "Her şey Tanrı'dır" demişti; İsa, "Her şey sevgidir", Marx , "Her şey paradır", Freud, "Her şey seks­tir" dedikten sonra, Einstein, "Her şey görecedir" deyivermiş­ti.
Sayfa 63 - Doğan KitapKitabı okuyor
İrfan Kurudal, cinselliğin, Türkiye'deki bütün toplum kat­manlarının bilinçaltına inanılmaz bir biçimde egemen olduğuna inanıyordu. Sigmund adlı Profesör hayatta olsa, teorisinin kanıtlanması için müthiş bir laboratuvar olabilirdi Türkiye.
Sayfa 63 - Doğan KitapKitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.