Kitaba mutluluk hakkındaki sosyolojik bir tanımla başlamıştım: Mutlu olmak, yaşanan hayatı sevmektir. Bu yolculuğun sonunda, mutluluğa dair kişisel bir tanım vermem gerekirse, yalın bir şekilde, mutluluğun "hayatı sevmek'ten ibaret olduğunu söyleyeceğim. Sadece bura- da ve şimdi yaşadığımız ve bize tatmin sağlayan hayatı değil, olduğu haliyle hayatı sevmek: Yarın bize sevinç de keder de verebilecek, bizi hoş da nâhoş da olaylarla karşılaştırabilecek hayatı. Mutlu olmak, hayatı sevmek- tir, bütün hayatı: Yüksekleriyle ve alçaklarıyla, aydınlık ve karanlık dönemleriyle, hazları ve güçlükleriyle sevmek. Hayatı bütün mevsimleriyle sevmek: Çocukluğun masumiyeti ve yaşlılığın kırılganlığı; düşler ve ergenlik çağının iç çatışmaları; olgunluk çağının doluluğu ve çatırtıları. Doğumu da ölümü de sevmektir. Üzüntülerden de, hayatın sunduğu bütün iyi anların dolu dolu ve çe- kinmeden tadını çıkardığımız gibi çekinmeden geçmek- tir. Yakınlarını cân ü gönülden sevmektir. Her ânı yoğun bir şekilde yaşamaktır.