Bu dünya ile öteki dünya arasındaki metafizik boşluğun ve bu dünyada kalıcı bir yurt tutamamasının daha çok onu kendine geri çeken öteki dünyanın sıla hasreti çekiyor olmasının yasını tutar.
İnsanların mutluluklarını bağladıkları umutların ölçüsü, bireysel ve toplumsal bütün çabalar boşa çıktığında hissedilen düşüşün yüksekliğini tayin eder.
İnsan zaten hayatı reddedebilen bir mahluktur. Yaşama mecburiyeti, yaşamak zorunda olma yükümlülüğü, anlaşılır bir kavram değildir. Ölmeyi tercih etmek, yaşama sanatının bir seçeneğidir.
Çöküşe karşı koyabilmek için çılgınlar gibi mutluluğun peşinden koşarlar, habire mutluluktan dem vurulması bundandır. Böylece başka bir stres meydana gelir, mutlu olma stresi.