Yarım kalmışlık hissi. Barışa hasret yüreklerin, huzuru muz seslerinde arayışları. O kadar sessiz bir istek. Öylesine sıradan. Yaşamların kesiştiği bir öykü bu, Ortadoğu'nun değişmez kaderinin bir romana yansıması. Yazılmayanlar, söylenmeyenler ve en acıtan tarafın gün yüzüne çıkması. Savaşın izlerinin geçmeyişi. Ya da bitmeyişi. Bir kurşun yarasında, bir mektupta, Arapça bi kelimede çıkar karşına. Savaş içimizde. Paris'te, Beyrut'ta, Türkiye'de... Muz seslerini duysak bitecek sanki. Savaş, umudun tükenişi, geleceğinin bir bomba sesiyle yerle bir olması. "Ben" diye başlarsak anlatmaya acımızı, dinecek belki de. En bencil yanımızla seslensek dünyaya, duyulur belki sesimiz. "Yani", yani biz değiliz bu hikayenin kahramanı. Portakal ağaçlarıyla yaşama tutunan bir kadın, kendi yarasını unutmak için başkalarının yarasını sarmaya çalışan bir doktor, geçmişinin peşine düşmüş bir genç kız. Yok olan onca yaşam varken, nasıl diner, nasıl dile gelir bu acı...