Elimde fırsat olsa okullarda ders diye okuturum. Dünyaca ünlü bir yazar, kariyerinin inşa ederken hangi yollardan geçtiğini, bu süreçte yaşadıklarının edebiyatına nasıl şekil verdiğini büyük bir sadelikle anlatmış ve bunu yaparken de satır aralarında harika öğütler vermiş. Yalnız bu öğüt verme işinin uyduruk kişisel gelişim kitaplarında yapıldığı gibi reçeteler halinde dayatmak yerine çok nazik bir üslupla, okuyucusunu sürekli överek ve ona güvendiğini belli ederek yapmış. Bu kadar seveceğimi asla düşünmezdim bu Nobel konuşmasını.
Tom Waits'in Ruby's Army şarkısına ve Yirminci Yüzyıl (Bu bir film trenin adı filmde) filmine özellikle değinmiş konuşmasında ve bu iki eserin kendisi ve edebiyatı üzerindeki etkisini anlatmış. Alıntılar bölümüne de eklediğim üzere şu muhteşem tespiti yapmış;
Bir yazarın kariyerindeki - belki başka birçok mesleğin de- önemli dönüm noktaları bunlara benzer. Genellikle küçük, dağınık anlardır. Sessiz, mahrem aydınlanma kıvılcımlarıdır. Pek sık gelmezler ama gelişleri hiç de fazla tantanalı olmayabilir, akıl hocalarının, meslektaşların onayları eşliğinde gerçekleşmeyebilir. Böyle anlar genellikle daha gürültücü, görünüşte daha ısrarcı taleplerle yarışmak zorunda kalır. Bazen açığa çıkardıkları şeyler, geçerli bilgilere ters düşebilir. Ama geldikleri zaman onları tanıyabilmek önemlidir. Yoksa ellerinizden kayıp giderler.